| Yeterince tuhaf, su anda yok edilmesini istedigim birisi yok. | Open Subtitles | على رَغمِ غَرابَةٍ الأمر، ليسَ هُناكَ أحَد أُريدُ تَصفِيَتَهُ حالياً |
| Davamızın temyiz mahkemesinde ne zaman görüleceğini bilmemize imkân yok. | Open Subtitles | ليسَ هُناكَ طَريقَة لمَعرِفَة مَتى ستَصِلُ قَضيَتُنا أمامَ مَحكمَة الاستئناف |
| Acılarından kazanabileceğin bir şey yok, daha fazla acı hariç. | Open Subtitles | ليسَ هُناكَ ما تكسبهُ من آلامِك سوا المزيد منَ الألَم |
| En azından burada hastalığa bağIı en ufak bir belirti yok. | Open Subtitles | ليسَ هُناكَ وَصمَة عار مِنَ المَرَض العَقلي، على الأقَّل ليسَ هُنا |
| Fakat mahkemenin böyle bir karar varması için bir emsal yoktur. | Open Subtitles | لكن ليسَ هُناكَ سابقَة للمَحكمَة أن تُطلقَ هكذا حُكم |
| Tanık korumada Bayan Sally yok muydu? | Open Subtitles | ليسَ هُناكَ الآنسة سالي في وَحدَة الحِمايَة |
| Bakın bayan, kazmaya devam edebilirsiniz, ama beynime gömülmüş bir sırrım yok. | Open Subtitles | انظُري أيتها السيدَة، يُمكنكِ الاستمرارَ في النَبش لكن ليسَ هُناكَ أسرار مَدفونَة في دِماغي |
| Birlikte yapamayacağımız hiçbir şey yok. | Open Subtitles | مَعاً، ليسَ هُناكَ ما لا يُمكننا تَحقيقُه |
| Bunu degistirmek gibi bir emsal yok. | Open Subtitles | ليسَ هُناكَ سابِقَة قانونيَّة في تَغيرِه |
| Tobias, bunu kolayca söylemenin bir yolu yok. | Open Subtitles | توباياس، ليسَ هُناكَ طَريقَة سَهلَة لقَولِ هذا |
| Yani, tecritte çürümesini senden daha çok istediğim birisi yok, ama düşündüm de seni tekrar Em City'ye göndereceğim. | Open Subtitles | أعني، ليسَ هُناكَ مَن أُريدهُ أن يتعفَّن في الانفرادي أكثَرَ مِنك لكني أظُن |
| Hiçbir seyirci yok ama yine de kalbim çıkacak gibi. | Open Subtitles | ليسَ هُناكَ أحدٌ هُنا و قلبي يخفُق بشِدة |
| Mutfakta para yok. | Open Subtitles | ليسَ هُناكَ مال حقيقي في العمَل في المطبَخ |
| Yavaşca ayrıIıyorsun Işıktan başka hiçbirşey yok. | Open Subtitles | أنتِ تَغيبينَ عَن الوَعي ليسَ هُناكَ شيء إلا الضَوء |
| Sadece ışığa odaklan. Işığın ötesinde hiçbirşey yok. | Open Subtitles | رَكِّزي فقط على الضَوء، ليسَ هُناكَ إلا الضَوء |
| Ama sizinle yarışacak durumum yok. | Open Subtitles | لكن ليسَ هُناكَ مَجال أن أُنافسكُم |
| Mahkûmlar içinse böyle yasalar yok. | Open Subtitles | ليسَ هُناكَ قوانين كهذه للسُجناء |
| Ama Afrika'da hiç saf bir şey yok. | Open Subtitles | لكن ليسَ هُناكَ شيءٌ طاهِر في أفريقيا |
| Çıkışın yok. | Open Subtitles | ليسَ هُناكَ مَخرَج ضَع المُسدَس أرضاً |
| Vücudumda yasa dışı bir kimyasal bulunduğuna dair hiç bir belirti yoktur. | Open Subtitles | ليسَ هُناكَ دَلالَة لأي مادةَ كيميائية ممنوعة في جَسَدي |
| Temiz, sinekkaydı bir tıraş gibisi yoktur. | Open Subtitles | ليسَ هُناكَ ما هوَ أفضَل من حِلاقَة ذَقن نظيفَة، أو قريبَة من ذلك |