| Matematik o kadar ileri seviye bir şey değil. Ve gerçekten bir sudoku bulmacası çözmekten başka bir şey değil. | TED | المسائل الحسابية ليست معقدة جدًا، في الحقيقة ليس سوى شئ يشبه حل لعبة سودوكو. |
| Bu kokuşmuş topluluğun adına rehabilitasyon dedikleri şey uzlaşmaya çalışmaktan başka bir şey değil. | Open Subtitles | هذا المجتمع المتعفّن، وما يسمّيه بإعادة التأهيل ليس سوى مجرّد تسوية |
| Düzenleme yasası bizi avlayıp yok edecek bir silahtan başka bir şey değil. | Open Subtitles | ذلك القانون ليس سوى سلاح لمطاردتنا ومحاربتنا وتدميرنا |
| Ama eğitime yüksek paha biçmek resmin sadece bir bölümü. | TED | لكن المراهنة على التعليم ليس سوى الوجه الأول من العملة. |
| Herkes çalışmayı sadece bir araç olarak görüyor. | Open Subtitles | الجميع يقول بأنّ العمل ليس سوى وسيلة لتحقيق الغاية. |
| Senin mağazan bir aldanıştan ibaret Moray. Hayal kuranların eninde sonunda uyanacağı bir rüya. | Open Subtitles | متجرك هذا ليس سوى وهم , موراي أحلام يقظة الناس سوف يستفيقوا منها قريباً |
| Büyücü'ye gelince, boynunda Rada'Han olduğu sürece zayıf bir ihtiyardan fazlası değil. | Open Subtitles | و طالما رقبة العرّاف مُحاطة بـ"الراداهان" فهو ليس سوى كهل هيّن البأس. |
| Bu ülke savaşta ve Dorado Falls bir noktadan başka bir şey değil. | Open Subtitles | ليس سوى بقعة على الرادار لا احد يتذكر حتى |
| Şu an konuştuklarımız özel hayatıma müdahale etmenden başka bir şey değil. | Open Subtitles | لذا تدخلكِ بهذه النقطة، ليس سوى تدخل منكِ بأموري الخاصة |
| Yani gördüğünüz gibi, iki tarafın da aynı amaçları paylaştığı düşüncesi dikkatlice yaratılmış bir ilüzyondan başka bir şey değil. | Open Subtitles | لذا كما ترون , تصور أن جدول أعمال كلا الجانبين يتشاركون ليس سوى وهم وُضع بعناية. |
| Bana göre, Amerikan halkı, kanserden başka bir şey değil ve tedavi edilmeden önce, ortaya çıkarılmalı. | Open Subtitles | بالنسبة لي فإن المجتمع الأمريكي ليس سوى سرطان، ولا بد أن نكشف عنه، قبل أن نتمكن من علاجه. |
| Bu adam çamur ve pislik içinde sürünen kirli ve hasta bir ruha sahip şeytanî bir canavardan başka bir şey değil. | Open Subtitles | فهو ليس سوى وحشٌ ممزع يتعفن في الوحل والحمأة قذر كروحه المتقيحة |
| Bizi korkuyla dolduran felaket tellalından başka bir şey değil. | Open Subtitles | إنه ليس سوى متنبئ بالكوارث يملئنا بالرعب |
| Bunlar gözden kaçan gerekli tavizlerden başka bir şey değil. | Open Subtitles | إنه ليس سوى أخطاء وشيكة و تسويات ضرورية |
| 12-adım olayının sadece bir çeşit bağımlılık... olduğunu tesadüfen farkettim. | Open Subtitles | اكتشفتفيالنهاية.. أنبرنامجال 12 خطوةهذا .. ليس سوى نوع آخر من الإدمان |
| sadece bir budala... Kazanamayacağını bildiği bir savaşa girer. | Open Subtitles | . القتال ليس سوى معركة حمقاء .إنه يعرف بأنه لا يستطيع الفوز |
| sadece bir günlüğüne. | Open Subtitles | انه ليس سوى يوم واحد لقد وعدت صديقي بذلك |
| Bu yalnızca görüntüdeki bir leke. sadece bir hata. Krebin üstünde falan İsa'yı gördüm, diyenler gibi. | Open Subtitles | هذا ليس سوى خطأ ما ناتج عن تذبذب الكهرباء و ظل الإناس التى فى المصعد |
| Karınla yeniden birleşmen, hediyelerinden sadece bir tanesi. | Open Subtitles | لم شملك مع زوجتك ليس سوى أولى الجوائز العديدة |
| İyi olduğunu, sadece bir sıyrık olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | يقول أنه يشعر بأنه بخير وأنه ليس سوى خدش |
| Ve bunların tümü tüm bunlar şu an parmaklarınızın ucundaki bilginin küçücük bir kısmından ibaret. | Open Subtitles | و كُلها و كُلُّ هذا ليس سوى جزء صغير من المعلومات التي تملِكُها في أطراف أصبعك. في هذه اللحظة تحديداً. |
| Bayım! Sizin dünyanızın gerçekliği büyük opera'nın rezil bir çiziminden fazlası değil. | Open Subtitles | أيها السيد، إن حقيقة عالمك ليس سوى.. |