İnkâr ettiğim için değil, seninle arkadaşlığımıza değer verdiğim için. | Open Subtitles | ليس لأنني أنكر حقيقة مشاعري، وإنما لأنني أهتم كثيرًا لصداقتنا. |
Üzgün olduğum için değil, onların beni çok etkilemesi ve ilham vermesinden. | TED | ليس لأنني حزينة بل لأنني أشعر بأنني ملهمة كثيرا معهم. |
Bu, ben ağaçlara sarılan, 'yeşil' biri olduğum için değil. | TED | هذا ليس لأنني مهتم بالبيئة وأحب الأشجار |
- Cidden, Katherine, gösteriş yapman için, bir kaç göz kamaştırıcı garnitür hazırlamana izin vermiş olmam, onları kendim yapamayacak olmamdan değildi. | Open Subtitles | ليس لأنني تركتكِ تنفّذين بضعة أفكارجذّابةللزينة.. التي تُرضي حاجتك للتباهي، فهذا لا يعني أنني لا أستطيع أن أفعلها بنفسي |
Tamam bak, açık olmak gerekirse seni buraya konuşmaya davet ettim erkek eşe, ihtiyacım olduğundan değil. | Open Subtitles | حسناً, لكي أكون صريحةً دعوتُك لكي نتحدث ليس لأنني بحاجة ماسة لرفقة الذكور |
Bu çok cafcaflı ve çok süslü albüm kapaklarını tasarladım. Bir ileri (post) modernist veya tarihselci olduğum için değildi -- bu şeylerin ne olduğunu bile bilmiyordum. | TED | فحصلت على أغلفة اسطوانات غنية ومحكمة التصميم ليس لأنني كنت عصرية أو غير عصرية لأنني لم أكن أعلم حقيقة هذه الأشياء |
Sadece saati söylediğim ya da sana jeton verdiğim için değil. | Open Subtitles | ليس لأنني أخبرك بالوقت أو أدفع تكاليف اتصالاتك .. |
Bugüne kadar da sigara içmedim. Kanserden korktuğum için değil. | Open Subtitles | وإلى هذا أليوم أنا لا أدخن ليس لأنني خائف من ألسرطان |
Ashleigh ile birlikte vakit geçirmekten zevk almadığım için değil ama, işin ne zaman bitiyor? | Open Subtitles | هـاي،أتعلمين، ليس لأنني لاأتمتّع بصحبتك،ياآشلي لكن متى ننتهي؟ |
Ve tedaviyi bıraktığımızda, ama ben istediğim için değil, doktor öyle dediği için. | Open Subtitles | و حينما أوقفنا العلاجات و ليس لأنني لا أرغب بل لأن الطبيب أخبرنا بذلك |
Onlara g�venmediğim için değil, sadece hiçbir bit yeniği olmasın diye yapıyordum anlarsınız ya. | Open Subtitles | ليس لأنني لا أثق برجالي ولكن لأنني لا اريد ترك أي منافذ فقط في حالة أي منهم لدية فكرة ، تعلم؟ |
Sırf herkesin unutmak istediği bir dönemi hatırlattığım için değil. | Open Subtitles | ليس لأنني رمز لعصر معظم الناس يفضلون نسيانه |
- Alkolü zevk için değil ihtiyaçtan içmek gibi. | Open Subtitles | بالضبط وهو يعني الشرب ليس لأنني أريد الشرب لكن لأنني أحتاج للشرب |
Tekerlekli sandalyede olduğum için değil ama Angry Birds hastası olduğum ve saçlarımı annem kestiği için. | Open Subtitles | ليس لأنني أجلس على كرسي متحرك ولكن لأنني مهووس بلعبة الطيور الغاضبة وأمي تقوم بقص شعري |
Second City'deki işimden ayrılmamsa diğerleri kadar komik olmadığım için değil halk önünde konuşmaktan korkmamdan ve bunun üzerine gitmemden kaynaklandı. | Open Subtitles | مهمتي في مدينة ثانية ليس لأنني كنت ذلك الظريف بل شعرت بالرعب من التحدث للعامة |
Yaptığımı sizi aşağılamak için değil başkasını sevdiğim için yaptım. | Open Subtitles | لقد فعلت ما فعلته ليس لأنني أقلل منكن،. ولكن بسبب حُبي لأخرى. |
Uyuyor olmam senin duymayacağım anlamına gelmez. | Open Subtitles | ليس لأنني كنت نائما لا يعني أنني لا يمكنني سماعك |
Umrumda olduğundan değil, ama bu güzel bir gözlem olmamış | Open Subtitles | ليس لأنني أهتم ولكن لأنها ليست مراقبة جيدة للغاية |
İkimiz de biliyoruz ki, tanık olduğum için değildi. | Open Subtitles | وكلانا يعرف أنه ليس لأنني كنت شاهدة |
Sırf bir rahibe manastırında saklanmamam borçlarımı görmezden geldiğim anlamına gelmez. | Open Subtitles | ليس لأنني لا أختفي في دار راهبات لا يعني أتجاهل ديوني. |
Sadece bu giysiyi giymem kendimi rezil edeceğim anlamına gelmiyor. | Open Subtitles | ليس لأنني لبست هذا الفستان يعني أنني سوف أغير شخصيتي |
O mezarlıktan yola çıkarak, bir daha aramaya başladım, cesur olduğumdan değil, ölmek ile inanmak arasında bir seçim yapmam gerektiğini bildiğimden. | TED | ومن تلك المقبرة، بدأت البحث مرة أخرى، ليس لأنني كنت شجاعًا، لكن لأني فهمت أنى إما أن أؤمن أو أموت. |