| doğrudan sorulmuş bir soru bu, doğrudan bir cevap hakediyor. | Open Subtitles | سيدتي , هذا سؤال مباشر واعتقد انه يستحق جواباً مباشراً |
| Yani barınız, Hürriyet Çanının kırılması olayıyla doğrudan doğruya ilgili mi? | Open Subtitles | إذاً أنت تزعم أن لملهاكم دوراً مباشراً في تصدع جرس الحريّة؟ |
| direkt arayıp söyleyin; akşama kızları almak için burada hazır olsun. | Open Subtitles | تستدعية مباشراً تخبرهم أن يكون هنا الليلة لجمع ما يريدونه طازج |
| Değilmişsin gibi davranmaktan bıktım bu yüzden direk söylüyorum, tamam mı? | Open Subtitles | لقد سئمت من إدعاء عكس ذلك لذا سأكون مباشراً وصريحاً معك |
| canlı görüntü veremeyebiliriz. Gerekirse, ben anlatırım. | Open Subtitles | حسناً، لا أدري إن كنا سننقل بثّاً مباشراً ولكن إن اضطررنا لذلك، فسأرتجل. |
| PUSA, sen kesin bir emre itaatsizlik ettin. Masum sivillere zarar görmesine yol açtın. - Filodakileri tehlikeye attın. | Open Subtitles | لقد عصيت أمراً مباشراً وعرضت أبرياء للأذى وعرضت السرب للخطر |
| Hislerinize, duygularınıza ve hatta vücudunuza eşsiz, doğrudan bir yol olduğunu bulduk. | TED | حيث وجدنا أن لدينا طريقاً مباشراً وفريداً نصل به لحواسِكم، مشاعركم، وحتي أجسادكم. |
| Aslında sana doğrudan soru sorulmadıkça konuşma. | Open Subtitles | لا تجيبي إلا إذا وجهوا لكِ سؤالاً مباشراً |
| Aslında sana doğrudan soru sorulmadıkça konuşma. | Open Subtitles | لا تجيبي إلا إذا وجهوا لكِ سؤالاً مباشراً |
| Kamerası doğrudan web sitesine yönlendirilmiş. | Open Subtitles | كاميرتها ترسل بثاً حياً مباشراً على هذا الموقع |
| Asıl soru şu: Onu nasıl içeri tıkarız? Eğer mahkemede onun, herhangi biri için doğrudan tehlike arzettiğini söylersen... | Open Subtitles | السؤال هو كيف نبعدها الآن إذا أخبرت المحكمة أنها تشكل خطراً مباشراً |
| Diyecektim ki, siz iki çatlak bir kez daha doğrudan bir emrime karşı gelirseniz, sizi kendim öldürürüm. | Open Subtitles | كنت سأقول لو أحدكما حاول ممارسة الجنون ثانية أو رفض أمراً مباشراً مجدداً سأقتله بنفسي |
| Bizim kaderimiz her gün direkt veya dolaylı olarak dayandığımız milyonlarca türe bağlı. | TED | مصائرنا مرتبطة للأبد بملايين من هذه الأجناس نحن نعتمد عليها اعتماداً مباشراً وغير مباشر كل يوم. |
| Üreme organları, hayvanın çoğalma vasıtası olduğu için de, oradaki herhangi bir gelişme direkt olarak kendini gösterir. | TED | وإذ إن الأعضاء التناسلية هي وسيلة الحيوان للتكاثر، فإن أي تحسين عليها سيعطي تأثيراً مباشراً. |
| Duygusal baskı, kalp sağlığıyla direkt olarak alakalıdır. | Open Subtitles | التي أنشأتها يمكنكم أن ترسموا خطّاً مباشراً من .الضيق العاطفيّ، إلى النوبة القلبيّة |
| direk olarak, arkadaşlarınızdan önce, bilirkişilerin sabrı tükeniyor. | Open Subtitles | كنّ مباشراً, قبل حتى أن ينفذ صبر أصدقائك, قضاة الناس |
| -UCAB sen bir direk emre karşı geldin. -Masum insanları tehlikeye attın. -Grubumuzu riske attın. | Open Subtitles | لقد عصيت أمراً مباشراً وعرضت أبرياء للأذى وعرضت السرب للخطر |
| Bu çeşit direk bir saldırı onun stili değil pek. | Open Subtitles | أعتقد أن هجوماً مباشراً بهذا الشكل ليس من أسلوبه |
| Şu anda size Simi Valley Mahkemesi'nden canlı olarak... | Open Subtitles | فـي إنتظــار الحـكم ينقلها لكم بثاً مباشراً من أمام محكمة سيمى فاللي |
| canlı yayında iken açıklarız o zaman. | Open Subtitles | سنحضرها عندما نقدم عرضاً تلفزيونياً مباشراً |
| Karşı koymamak için kesin emir almıştık. | Open Subtitles | ؟ لقد أعطونا أمراً مباشراً بعدم الاشتباك |
| Dolaylı olanın dolaysız olan kadar dolaysız olmayacağını düşünüyor. | Open Subtitles | فى الحقيقة انها تعتقد أن غير المباشر لن يكون مباشراً كالمباشر |
| Alırım onu, bir şeyler yemeye götürürüm sonra da doğruca sergiye gideriz. | Open Subtitles | سأُقلّه لاحقاً سأخذه لتناول الطعام وبعد ذلك سنذهب مباشراً إلي المعرض الفني |
| Dosdoğru, dürüst ol. | Open Subtitles | كن مباشراً و صريحاً |