| Popüler inançları olan herhangi biri sempatik bir müvekkili savunabilir. | Open Subtitles | يمكن لأي شخص أن يدافع عن عميل متعاطف بالمعتقدات الشعبية |
| Spencer gibi bir adamla evleneceğim için çok şanslıyım. O dürüst, samimi, sempatik ve gerçekçi! | Open Subtitles | انا محظوظة ان اجد رجلا مثل سبنسر انه صادق مخلص متعاطف |
| Ve kayda girsin diye söylüyorum, bilmenizi isterim ki içinde bulunduğunuz durumu anlıyorum. | Open Subtitles | وللعلم فقط، أود القول بأنّى متعاطف مع الوضع الذى أنتُم فيه |
| Planın bir parçası buydu: anlayışlı bir ihtiyar. | Open Subtitles | لقد كان هذا جزءا من التخطيط هناك رجل عجوز متعاطف |
| Hükümet ona sırtını döner ve onu bir komunist sempatizanı olmakla suçlar. | Open Subtitles | ..الحكومة تغير رأيها وتدعوه متعاطف شيوعى |
| Misyonunuza sempati duymadığımdan değil ama ben bilim insanıyım, siyasetçi değilim. | Open Subtitles | لاثبت ان العلماء امثالك يرفضون الحرب وقسوتها ليس لاني غير متعاطف |
| Bununla birlikte, adalet hissiyatına karşı da tamamen anlayışsız değilim. | Open Subtitles | مع ذلك، أنّي لست غير متعاطف تمامًا إتجاه شعورك بالعدالة. |
| Müvekkilimizi sempatik olmayan şekilde gösterirse kaybederiz. | Open Subtitles | المدعى العام ليس من دون موهبة إن كان قادراً على إظهار موكلنا بشكل غير متعاطف |
| Sorumluluğunu itiraf eden bir müvekkilin ve sempatik bir davacın var. | Open Subtitles | عندك عميل اعترف بالمسؤولية و مدعيّ متعاطف |
| - Ne garip, kendimi sempatik biri olarak görürdüm. | Open Subtitles | حسنا، انا آمل فى اكثر من مجرد القبول، لكن نعم مضحك، انا افكر فى نفسى كشخص متعاطف جدا |
| Arkadaşlarının arasından şirin sempatik ve en önemlisi senin için herşeyi yapabilecek birini bulmalısın. | Open Subtitles | متعاطف ، و الأكثر أهمية أن يكون مستعد للذهاب بعيداً من أجلك |
| Ben onların bakış açısını çok iyi anlıyorum. | TED | الآن، اسمعوا - أنا متعاطف جدًا مع وجهة نظرهم. |
| Seni anlıyorum. Destek için Whitney de yok. | Open Subtitles | أنا متعاطف معك، حتى "ويتني" ليس هنا لمساندتك |
| Kumandadaki değişiklik konusunda sizi çok iyi anlıyorum. | Open Subtitles | كم أنا متعاطف مع التّغيير في الامر |
| Ama onun yerine, karşına hiç de anlayışlı davranmayan bir yargıç çıktı ve senin durumunun, herkese örnek olmasını istedi. | Open Subtitles | ولكن بدلا من ذلك، قدم القاضي غير متعاطف جدا منك مثالا لل، وليس هناك طريقة كنت قد توقعت أن يحدث ذلك. |
| anlayışlı erkek kardeş olduğum için çok pişman oluyorum bazen. | Open Subtitles | أنا آسف جداً لكوني أخ متعاطف في هذة اللحظات |
| , bir Güney sempatizanı olduğunu olarak görev yaptığı ittifaklar ile kanıtlandığı ve bir savaşçı olarak onun tarih. | Open Subtitles | , هو متعاطف جنوبي كما أثبت بتحالفاته وتاريخه كعسكري |
| Qasim'i hain ve Amerika sempatizanı olmakla suçluyor. | Open Subtitles | أدانة قاسم لأنه خائن و متعاطف مع الولايات المتحده |
| Bynarr'ın Jolinar'a sempati duyduğunu sana düşündüren nedir? | Open Subtitles | ما الذى يجعلك تعتقدين أن بينار كان متعاطف مع جولينار؟ |
| Karaborsayla uğraştığından sempati duyacağımı zannetmiyorum. | Open Subtitles | لايمكنني أن أقول بأنني متعاطف بينما قد عملت في السوق السوداء |
| Ancak ister inan ister inanma, tam olarak da anlayışsız değilim. | Open Subtitles | ،لكن، سواء صدقتني أم لا أنا لستُ غير متعاطف تماماً |
| Sizin bakış açınızla, gerçekten dünyayı nasıl gördüğünüzü anlarsam, empati kurmuş olurum. | TED | إذا كنت أفهم حقًّا كيف يبدو العالم من وجهة نظركم، فأنا متعاطف. |
| Sorununa anlayışla yaklaşacaklarına eminim. | Open Subtitles | وأعتقد هم سَيَكُونونَ متعاطف جداً إلى مشكلتِكَ. |
| Tok'ra'nın Duygularını anlıyoruz, ancak bizden istediğiniz şey bir katliamla eşdeğerde. | Open Subtitles | أنا متعاطف مع التوكرا، ولكن ما تطلبوه يشبه الإبادة الجماعية |
| kendisini açığa vuran kendisinin nezakete, insan şerefine ve Anayasa tarafından garanti altına alınmış haklara karşı isterik kayıtsızlığını paylaşmayan herkes ya bir komünist ya da bir Komünist sempatizanıdır. | Open Subtitles | أي أحد لا يشاركه في إهماله الواضح لإحترامالكرامةالإنسانية... والحقوقالتيينصعليهاالدستور... فلا بد أنه إما شيوعي أو متعاطف مع الشيوعية |
| VK sempatizanısın. | Open Subtitles | انت متعاطف مع المقاومة الفيتنامية |