| Gerçekte, tüm o arkadaşlık meselesi, vakıf sağlam. | Open Subtitles | من الواضح ان الصداقة الكاملة قائمة علي اساس متين |
| Kız arkadaşınızın sandalyesini daha sağlam olanıyla değiştirdik ve yemeğiniz hazır. | Open Subtitles | إستبدلنا مكانكم بكرسي جديد متين والوجبة على حساب المحل |
| Eğer büyük ve sağlam birşeyde, tamamiyle doğru delikleri açarsan zayıflar. | Open Subtitles | يقول إنك إن أحدثت ثقوباً في أماكن معينة بشيء كبير و متين يضعف جداً |
| Dinle, Eve, erkekler güçlü kızlarla takılan türlerdir. | Open Subtitles | إسمعي , الأولاد دائما ما يكونُ لهم أساس متين |
| Bütün bu avantajlarımıza rağmen, çamurdan kitabeler ve taş araçlar kadar dayanıklı birşeyimizin olmaması oldukça ironiktir. | Open Subtitles | الأمر يبدو ساخر جداً لأنه مع كلّ هذا التقدّم الذي حققناه ليس لدينا شيء متين كالأقراص الطينية وأدوات الحجارة. |
| Gel, Metin. Sohbet edelim. | Open Subtitles | أطلق على رأسها اللعين حسنا متين دعنا نتحدث |
| Eğer büyük ve sağlam birşeyde, tamamiyle doğru delikleri açarsan zayıflar. | Open Subtitles | يقول إنك إن أحدثت ثقوباً في أماكن معينة بشيء كبير و متين يضعف جداً |
| Çok güzel bir ilişki kuruyor olmalısın sağlam bir ilişkinin temellerinin karşılıklı güven ve dürüstlük olduğu düşünülürse. | Open Subtitles | لديك إمكانية إقامة علاقة رائعة ورؤية كيف تنشأ على أساس متين من الثقة المتبادلة والصراحة |
| sağlam bir saban atı bile burayı tek başına süremez. | Open Subtitles | آي حصان حرث متين لن يتمكن من حرثه بمفرده |
| Sue, duruşmada sağlam kelimesini üç kere kullanmış. | Open Subtitles | سو، هي للتو إستعملتْ متين ثلاث مراتِ في الجلسة. |
| Ve mazeretin kaya kadar sağlam olsa iyi olur. | Open Subtitles | وتكون قدمت عذرك بشكل متين مثل رقصة الروك |
| Bir şey inşa etmek istediğinde sağlam temel üstüne inşa edersin. | Open Subtitles | عندما تود تشييد شيئاً ما، فانت تحتاج إلى أساس متين |
| Kızım senin yaşındayken Janet çalışıyordum ve anlayacağın üzere işimi sağlam temeller üzerinde yükseltmek istemiştim. | Open Subtitles | عندما كانت في مثل عمرك كنت أكدّ، راغبا في جعل أعمالي على أساس متين |
| Daha önce görmediğimiz biri var ama şahidi sağlam. | Open Subtitles | رجل لم نره من قبل، لكنّه يملك عذر غياب متين. |
| Eğer gerçekten aya indikleri ilk ay yolculuğunu düşünürseniz, o yolculuk sağlam bilimsel temellere sahipti. | TED | إذا فكرت في عملية إطلاق الصاروخ صوب القمر، حيث هبط فعلا على سطح القمر، لقد كان ذلك مبنيا على علم متين . |
| Güzelliklerine bakıyorum. Nefis İngiliz derisi, sağlam ve esnek. | Open Subtitles | اننى معجبة بهم, جلد انجليزى متين وقوى |
| Ama sağlam mı bakalım? | Open Subtitles | و لكن هل هو متين بما فيه الكفاية ؟ |
| Pekala, güçlü bir evliliğiniz var ama yeterlilikleriniz konusunda-- | Open Subtitles | حسناً، إذاً تملكان زواج متين لكنبخصوصمؤهلاتك.. |
| Toon Gemini cücemi feda ederek bir sonraki canavarın çok daha güçlü olmasını sağlayacağım. | Open Subtitles | وسوف أضحي بالجوزاء لأحصل على وحش متين |
| güçlü! Kendine bakan biri gibi. | Open Subtitles | متين , وكأنك شخص يعتني بنفسه جيداً |
| Biliyorum. Bir sığnak bulun. dayanıklı ve kapalı bir yer. | Open Subtitles | أعلم، يجب أن تجدوا مكان أمن، متين ومغطى. |
| Çok dayanıklı bir ağaçtan üretildi. | Open Subtitles | إنهُ متين حتى إذا إستُعمل من قـبل أفراد العائـلة |
| Ruth Iosava nerede, Metin? Tamam. Orada ne halt ediyordun? | Open Subtitles | متين أين روث ايسوفا؟ حسنا ماذا بحق الجحيم كنت تفعل هناك؟ |