| Tüm yol hız manyakları ile dolu iken... küçük bir düşüncesizlikten dolayı... sizin gibi güzel kızları cezalandıramam. | Open Subtitles | آه، ما هذا الجحيم؟ لا أستطيع معاقبة فتيات لطيفات مثلكن لبعض طيش كل الطريق ملئ بالسائقين المجانين | 
| Ben yaptırmıyoruz demiyorum. Yalnızca sizin gibi deliye dönmüyoruz. | Open Subtitles | أنا لا أقول بأننا لا نفعل ذلك, بل فقط بأننا لسنا مجانين مثلكن | 
| sizin gibi, köle olarak gelmedi bu saraya Sultan olarak geldi. | Open Subtitles | لم تأتِ إلى هنا كجارية مثلكن بل أتت كسلطانة | 
| Onun sadece arkadaşım olduğunu biliyorsun. Sizler gibi sürtük değilim. | Open Subtitles | انه مجرد صديق ليس كل الفتيات يخالفن التقاليد مثلكن | 
| Dünyayı daha güzel kılmak için yapmadık bunu. Hayatta kalmak istediğimiz için yaptık, Sizler gibi. | Open Subtitles | ما قتلناهم لتحسين العالم، بل لرغبتنا في النجاة مثلكن. | 
| Ama çok azının gözü seninki kadar güzel. | Open Subtitles | لكن قله منهن لهن عيون جميله مثلكن | 
| Ama çok azının gözü seninki kadar güzel. | Open Subtitles | لكن قله منهن لهن عيون جميله مثلكن | 
| Bunlar sizin gibi hanımefendilerin yanında konuşamayacağım konular. | Open Subtitles | تلك تفاصيل لا يمكنني الكشف عنها... أمام مجموعة نساء رقيقات مثلكن. | 
| Bu tür ayrıntıları sizin gibi nezih bir grup hanımla paylaşmak istemem. | Open Subtitles | تلك تفاصيل لا يمكنني الكشف عنها... أمام مجموعة نساء رقيقات مثلكن. | 
| Ben de sadece kendimi sizin gibi harika hissetmek istedim. | Open Subtitles | أردت فقط أن أشعر بالروعة مثلكن | 
| Birde sizin gibi ateşli kadınları. | Open Subtitles | و سيدات مثيرات مثلكن. | 
| sizin gibi arkadaşları hak etmiyorum. | Open Subtitles | أنا لا استحق صديقات مثلكن | 
| sizin gibi olmak istiyordu. | Open Subtitles | ارادت ان تكون مثلكن | 
| sizin gibi değildim... | Open Subtitles | لست مثلكن | 
| sizin gibi değildim ... | Open Subtitles | لست مثلكن | 
| Tıpkı sizin gibi. | Open Subtitles | مثلكن تماما | 
| Sizler gibi kadınlar da bana bu yolda çok yardımcı oldu. | Open Subtitles | ونساء مثلكن هن من ساعدوني طيلة الدرب |