| Benzin sızmış ve kamyon kibrit kutusu gibi alev almış. | Open Subtitles | الغازولين يمسك، وهي ترتفع مثل علبة ثقاب. |
| Kareydi, yüzük kutusu gibi. Bence bana bir hediye aldı. | Open Subtitles | لا لقد كانت مربعة، مثل علبة خاتم أعتقد أن لديه هدية لي |
| Orası, buranın yanında ayakkabı kutusu gibi kalıyor, ayrıca da Zelda'nın üçüncü en sevdiği parka, yani Gramercy'ye bakıyor. | Open Subtitles | هذه المره تجعل تلك النظره الواحده مثل علبة الاحذيه السخيفه, ومكافأة, يطل على زيلدا الحديقه المفضله الثالثه بالعالم, غرامسي. |
| Bu basitilik bir çeşit eğlence gibi ve vites kutusu gibi iyi çalışıyor. | Open Subtitles | هنالك نوع من المتعة في الأشياء البسيطة تعمل بشكل ممتاز، مثل علبة التروس هذه |
| Orduda verdikleri domuz eti konservesi, et konservesi gibi bir şey. | Open Subtitles | مثل علبة اللحم، مثل الوجبة التي تتلقاها في الجيش؟ |
| Kan testleri ya da gaz bombası kutusu gibi gerçek fiziki kanıt olmadan bunu kanıtlamak zor. | Open Subtitles | من الصعب اثبات هذا من غير اختبارات للدم ومجموعة من الادلة المادية مثل علبة الغاز |
| Tıpkı bir soda kutusu gibi. | Open Subtitles | مثل علبة الصودا المستعملة؟ |
| Seni konserve kutusu gibi açacağım. | Open Subtitles | أنا سأفتحه مثل علبة التونة |
| Bu kafesi tıpkı bir kola kutusu gibi tık diye açacağım. | Open Subtitles | - سأفتح القفص مثل علبة صودا - |
| Meyvesuyu kutusu gibi. | Open Subtitles | مثل علبة عصير. |
| Eski bir Wertheim kasasını sardalye konservesi gibi açmak senin tarzın değil, Kirsch. | Open Subtitles | فتح فيرتهايم قديمة مثل علبة من السردين هذا ليس أسلوبك, كيرش |