| Yani, o bilgisayarı görmem lazım, ki içindekileri analiz edebileyim. | Open Subtitles | لذا أنا سأحتاج لرؤية ذلك الحاسوب فيمكنني أن أحلّل محتوياته |
| Eğer yerine ulaştırmadan önce... içindekileri bir gören olursa kendini burada bulursun. | Open Subtitles | لو أي شخص رأى محتوياته ..قبل أن توصله هناك فسينتهي بك المطاف بالعودة هنا.. |
| O uçağa bin, Macor'un yalnız kalmasını sağla, sunucuya gir ve içindekileri bize gönder. | Open Subtitles | أصبح في الطائرة، إدخل الخادم، ويرسل محتوياته. |
| Bu belge veya içeriği hakkında söylenecek en ufak bir söz gönüllü ihanet sayılmasa bile en azından devlete itaatsizlik olarak kabul edilecektir. | Open Subtitles | أيّ مُباحثات عن هذا المستند أو محتوياته.. سيتمّ اعتبارها في أرحم الظّروف فَعِيل عصيان.. لو لم تُعتبر فعيل خيانة عمديّة. |
| Öyleyse içeriğine bakalım, tamam mı? | Open Subtitles | حسناً. لنلقِ نظرةً على محتوياته. هل تسمح؟ |
| Çantayı al, içeriğini belirle, sonra bırak. | Open Subtitles | التقاط هذا الغرض ، وتحديد محتوياته ، و توصيلها للهدف |
| Elleri, içindekileri almak niyetiyle bir poşetin içine izinsiz giriyordu yani. | Open Subtitles | كان يده تنتهك كيساً ورقياً، وفي نيته سرقة محتوياته |
| Lakin beni salmadan önce içindekileri kopyalayacağınızdan eminim. | Open Subtitles | مع أنّي واثقٌ أنّكم ستنسخون محتوياته قبل أن تسمحوا لي بالذهاب |
| Bu, bağırsağın içindekileri görmemizi sağlayacak. | Open Subtitles | هذا سوف يكشف محتوياته وسيسمح لي بأن أرى ما إذا كان هُناك أى تأثر سلبي للأمعاء موجود |
| General Heydrich, içeriği hakkında yeniden bilgilendirilmek isterse diye bir kopya daha var. | Open Subtitles | لدي هنا نسخة أخرى، في الظروف الجنرال هيدريش... ... أود أن يكون منتعشة من محتوياته |
| "Bu kitabın içeriği, yaşlı mahkûmun..." | Open Subtitles | محتوياته أسّست بدون شكّ |
| İddia makamı için içeriğine ilişkin bir döküm hazırladık. | Open Subtitles | زودنا الإدعاء بنسخة من محتوياته |
| Bayan Eames'in ilacı. Bay Reid içeriğini bilmek istiyor. | Open Subtitles | دواء الأنسة إيمس السيد ريد يرغب بمعرفة محتوياته |