| Clark, kalede zamanın farklı ilerlediğini biliyorum ama saate bir baksana. | Open Subtitles | كلارك، أعرف أن الزمن مختلف في القلعة، لكن أنظر إلى الساعة | 
| Çünkü First Lady'nin başardığı bir şey başkasının başarmasından daha farklı durur. | Open Subtitles | لأن أي شيء تقوم به السيدة الأولى.. هو مختلف في نظر الجميع. | 
| Şempanzeler gıdıklandıklarında farklı birbirleriyle oynarken farklı gülerler. Biz de burada böyle bir şey görüyor olabiliriz. İstemsiz ve gıdıklanırkenki kahkahanın sosyal kahkahadan farklı olması. İkisi işitsel olarak çok farklı. | TED | الشمبانزي يضحك بشكل مختلف في حال تعرضه للدغدغة مما لو انهم يلعبون مع بعضهم البعض، و قد نرى شيئا مشابها هنا، الضحك اللاإرادي و الضحك بسبب الدغدغة مختلفان عن الضحك الإجتماعي. | 
| Ama şimdi evimizde farklı bir şey yapıyoruz. Doğaçlama dediğimiz bir şeyimiz var. ve bunu kilisede yapıyoruz. | TED | ولكن الآن نفعل شيء مختلف في المنزل لدينا جلسات غناء وجلسات غناءنا هي في الكنيسة | 
| Crassus kadar niyetinde kesin olan başkası yoktur. Sonunu getirene dek durmayacaktır. | Open Subtitles | (كراسوس) مختلف في تصميمه على أهدافه لن يوقفه شيء حتى يقضي عليك | 
| aslında hiç bir satırı; her bir satır farklı bir kişi tarafından farklı bir zamanda eklendi. | TED | في الواقع، و لا سطر كان – تعلمون، كل سطر ساهم به شخص مختلف في وقت مختلف. | 
| Ayrıca forumda oturum açmak için her zaman farklı bir IP adresi kullanıyor. | Open Subtitles | إنّه أيضا يستخدم عنوان حاسوب مختلف في كلّ مرّة يدخل مقهى انترنت | 
| Ah, Salvatore, bu farklı işte. Hilton'da mı? | Open Subtitles | آه، سالفاتوري، ذلك مختلف في فندق هيلتون؟ | 
| Belki de bir saat içinde farklı düşüneceksiniz. | Open Subtitles | رُبَّمَا سَتُفكّرُين بانك ستكوني بشكل مختلف في خلال سّاعة. | 
| Olurda öğleden sonraları farklı bir şey yapmak istersin diye söylüyorum. | Open Subtitles | في حالة إن أردتي أن تقومي بشيء مختلف في أمسيتكِ | 
| Efendim, bence hepimizin farklı yönetim şekilleri var. | Open Subtitles | سيدي , ما اعتقد ومالدي هنا , هو مختلف في سياسة القيادة | 
| Stalin o konuşmada yeni veya farklı hiçbir şey söylememişti. | Open Subtitles | لم يصرح ستالين بأي شيء جديد أو مختلف في ذلك الخطاب | 
| Üniversitede farklı olduğunu biliyorum ama bir profesyonel olarak buradasın ve ona uygun giyinmeni istiyoruz. | Open Subtitles | أعلم أنه مختلف في الكلية و نتوقّع منكِ أن تلبسي كواحدة | 
| Sesinde farklı bir şey olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | كان يمكنني معرفة أن هناك شي مختلف في صوته | 
| Dr. Herschbach, yaptığımız işler birbirinden çok ta farklı sayılmaz. | Open Subtitles | أتعلم دكتور " هيرشباك " عملنا ليس مختلف في الواقع | 
| Bu yıl, çocuklar ve ben sizlere daha farklı bir gösteri sunmaya karar verdik! | Open Subtitles | أتفقت أنا والأطفال في هذا السنة بأن نقوم بعمل مختلف في العرض المسرحي | 
| Görünüşe göre erkekler konusunda tamamen farklı zevklerimiz var. | Open Subtitles | من الواضح أنا و انتِ لدينا ذوق مختلف في الرجال | 
| Hizmetli, hiç kendine bakıp keşke her yönden farklı olsaydım... | Open Subtitles | أيها البوّاب، هل نظرت إلى نفسك وتمنيت أنك مختلف في كل شيء؟ | 
| Pekala. Tamam, belki de son günlerde biraz farklı davranmış olabilirim, tamam mı? | Open Subtitles | ربما كنت أتصرف بشكل مختلف في الآونة الأخيرة | 
| Crassus kadar niyetinde kesin olan başkası yoktur. Sonunu getirene dek durmayacaktır. | Open Subtitles | (كراسوس) مختلف في تصميمه على أهدافه لن يوقفه شيء حتى يقضي عليك |