| O mektup bir taklit. Benim mektup kağıdıma bile yazılmamış! | Open Subtitles | هذه الرسالة مزورة ، اٍنها ليست من أوراق مراسلاتى |
| İlk kez taklit yaptım çünkü bir daha asla olmayacaktı.. | Open Subtitles | المرة الأولى مزورة ذلك لأنه كان أبدا ستعمل يحدث. |
| sahtecilik. O zaman bir kalpazana ihtiyacımız var. | Open Subtitles | من بقايا مزورة هذا يعني أننا بحاجة إلى مزوّر |
| Senin gibi bir kızın zaten sahtesi vardır diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | إفترضت أن فتاة مثلك لديها واحدة مزورة مسبقا |
| Bize verdiğin tüm evraklar sahteydi. | Open Subtitles | هذه الملفات التي أعطيتنا إيّاها جميعها مزورة. |
| Dedektif Prima'nın mailini sildiğini gösteren metadata sahteymiş. | Open Subtitles | بيانات التعريف تبين أن المخبر بريما حذف بريده الإلكتروني، كانت مزورة ذلك. |
| Aksi takdirde, bu küçük düşürücü sahtekarlığı açıklamaktan başka çarem kalmayacak. | Open Subtitles | سوى إعلان أنها مزورة أمام الملأ. |
| Zulüm gören siyah Güney Afrikalılar için sahte evraklar yaptı. | TED | وقام بصنع أوراق رسمية مزورة للمضطهدين السود في جنوب افريقيا |
| Çok haklısın ama sahteyse yeni bir vakamız var demektir. | Open Subtitles | لو كانت اللوحة مزورة فلدينا جريمة جديدة |
| Onlar, sahtedir. | Open Subtitles | إنها أموال مزورة. |
| Olacakları bile bile bana oynanmış fotoğraflar verdiğine inanmakta hâlâ zorluk çekiyorum. | Open Subtitles | لدى بعض المشاكل فى تصديق أنك أعطيتنى صور مزورة وتعرف ما قد يحدث |
| Bakın, kendi imzasını taklit ediyor Ve sonra bu da kanıt olarak... | Open Subtitles | أنظر إن التواقيع مزورة وفي وقت لاحق ستظهر أدلة أخرى |
| Ve bir seferinde yakamı fena kaptırmıştım ben de Bev'in imzasını taklit ederek ailemin evini sattım. | Open Subtitles | وأنا ضربت خط بارد جدا، لذلك أنا مزورة توقيع بيف وبيعها مكان والدي. |
| - Benim tek duydugum taklit ettigi. | Open Subtitles | حسنًا ، لقد سجلناهم بأنفسنا كل ما سمعته هو مزورة |
| Olay şu ki, Franklin Şişe'si taklit edilemez! | Open Subtitles | والنقطة المهمة هنا ,أن زجاجة فرانكلين لايمكن أن تكون مزورة . |
| - Tek söyleyecegimiz, taklit ettigi. | Open Subtitles | كل ما قلناه أنها مزورة ، حسنًا ؟ |
| Bu noktada, kredi kartı bilgilerinde sahtecilik yapılmış olması mümkün mü? | Open Subtitles | هل من الممكن أن تكون تفاصيل بطاقته مزورة بتلك اللحظة؟ |
| Kayıtlarda sahtecilik oldu mu, bilemiyorum. | Open Subtitles | لا أدري من الممكن أن تكون السجلات مزورة |
| Türünün tek örneği kusursuz elmaslarla bezeli ve sahtesi yapılamaz. | Open Subtitles | من نوع واحد، المشمولة في الماس لا تشوبه شائبة، ولا يمكن أن تكون مزورة. |
| Bu yüzden sahtesi yapılamıyor işte. | Open Subtitles | لهذا السبب لا يمكن أن تكون مزورة |
| Bayan Webb orada ölü bir adam buldu, kimliği sahteydi ve gerçek kimliğini bulmak olanaksızdı. | Open Subtitles | وجدت هناك رجل ميّت وهوية مزورة |
| Paralar açıkça sahteydi. | Open Subtitles | الاموال مزورة بشكل واضح |
| Avukatının kimlik kağıtları sahteymiş. | Open Subtitles | يبدو أن هوية محاميه كانت مزورة |
| Kimlik sahte, kredi kartı çalıntı. Binbaşıyı kaçıran diğer adam bu. | Open Subtitles | الهوية مزورة, بطاقة الإئتمان كانت مسروقة لكن هذا هو خاطفنا الأخر |
| Arabadayım ve düşündüm ki, "bir dakika, ya sahteyse?" | Open Subtitles | وأنا في السيارة قلت لنفسي " انتظري " ماذا لو كانت مزورة ؟ |
| Bu vasiyet sahtedir. | Open Subtitles | هذه الوصيه مزورة |
| oynanmış bir fotoğrafla İHA saldırısı yapılmaz. | Open Subtitles | صورة واحدة مزورة لا تضمن نجاح ضربة جوية |