| Onu o hâle düşürdüğünden beri yıllardır o yatakta yatıyor. | Open Subtitles | إنها مستلقية بهذا الفراش لأعوام منذ أن وضعتها بتلك الحالة |
| başımı kaldırdığımda... onu yerde yatarken gördüm. | Open Subtitles | ..لكن عندمانظرتللأعلى. رأيتها مستلقية هناك. |
| Cansız bir kadın kollarında bir deri bir kemik kalmış çocuğuyla yerde yatıyordu. Ve sadece aciz bir şekilde annesinin yüzüne bakıyordu | TED | رأيت إمرأة لا حياة فيها، مستلقية على الأرض وطفل هزيل بين ذراعيها يحدق بعجز إلى وجه أمه |
| Yani yatakta yatıyorum, üzerimde gecelik... | Open Subtitles | كما تعلمون, أعني.. أنا مستلقية على السرير، ومرتدية قميص النوم الفضفاض |
| Buck'ın kamyonunun arkasında yatmış organlarımı körelmeden kurtarmaya çalışırken... | Open Subtitles | بينما كنت مستلقية فى شاحنة باك أحاول أن أحرك أطرافى من حالة التيبس التى بها |
| Bir sandalyenin üzerinde mi oturuyorsun yoksa uzanıyor musun? | Open Subtitles | أكنتِ تجلسين على كرسي أم كنتِ مستلقية؟ -كنتُ مستلقية |
| Onu o hâle düşürdüğünden beri yıllardır o yatakta yatıyor. | Open Subtitles | إنها مستلقية بهذا الفراش لأعوام منذ أن وضعتها بتلك الحالة |
| O kadın yatıyor mu yerde hâlâ? | Open Subtitles | هل مازالت تلك المرأة مستلقية على الأرض ؟ |
| Sanki hiçbir şey olmamış gibi yatağında yatıyor olacağını. | Open Subtitles | مستلقية هكذا على السرير وكأن شيء لم يحدث |
| Banyoda yerde yatarken... nasıl hissettiğini hatırlıyor musun? | Open Subtitles | . . أتعرفين كيف شعرتِ عندما كنتِ مستلقية على أرضية الحمام؟ |
| Onu bu şekilde yerde yatarken buldum. | Open Subtitles | هل يمكن أن تخبرني ما حدث؟ لقد وجدتها هكذا مستلقية على الأرض |
| Ben yatarken bana bakıyordu. | Open Subtitles | كان يحدق بى وانا مستلقية على السرير. كان يحوم فوقة مثل.. |
| Sadece bir tek çekim vardı, o da sırtımın üzerinde yatıyordu. | Open Subtitles | كان هناك مغناطيس واحد حقيقي، وكانت مستلقية على ظهري |
| Jason'ı anahtarla gönderdiklerinde Grace yatakta yatıyordu. | Open Subtitles | غرايس كانت مستلقية على السرير عندما تم إرسال جيسن بالمفتاح. |
| Ama eve geldiğimde kapı açıktı, o da yerde yatıyordu. | Open Subtitles | لكن عندما وصلت إلى هناك كان الباب مفتوحاً وهي كانت مستلقية على الأرض |
| * Buz kestim, utanç içinde çıplak yatıyorum yerde * | Open Subtitles | * أنا باردة وأشعر بالخجل مستلقية عارية على الأرض * |
| Ben de orada yatmış, kendi sıvısıyla beni doldururken onu izliyordum. | Open Subtitles | وبعدها بقيت مستلقية هناك بينما كان يضخ عصاراته بداخلي |
| Keşke şu an yanında uzanıyor olsaydım. | Open Subtitles | كم أتمنى لو كنت مستلقية بالقرب منك الآن |
| Sırt üstü yatarak çalışmak! Hayal bile edemiyorum! | Open Subtitles | لا أتخيل كيف أستطيع العمل طيلة الوقت مستلقية على ظهري. |
| Sonra yavaşça kalktı, sanki bir daha uyanmasını istemediği bir canavarla yatıyormuş gibi. | Open Subtitles | ثم نهضت ببطء وكانها كانت مستلقية قرب الوحش |
| Göğüsler yayılır... hatunun kıçını göremezsin, elleyemezsin çünkü sırt üstü yatıyordur. | Open Subtitles | لأن النهود سوف تتمدد، وليس بمقدورك رؤية مؤخرتها، ولا بوسعك لمس مؤخرتها، لأنها مستلقية على ظهرها |
| Sahip olduğum tek bikinimle şezlongda uzanıyorum. | Open Subtitles | وكنت مستلقية على الكرسي في البيكيني الوحيد الذي |
| Ceset, ilk olarak burada uzanıyordu. | Open Subtitles | هنا حيث كانت الجثة مستلقية في البداية |
| Bir an için hücremde yatıyordum, vahşi biri olarak, herşeyi yapabilirdim. | Open Subtitles | ,دقيقة كنت مستلقية في زنزانتي متوحشة , قادرة على أي شيء |
| şu an morgumuzda yattığına göre pek bırakmış gibi görünmüyor. | Open Subtitles | بما أنها مستلقية في المشرحة لا أعتقد أنها توقفت عن ذلك. |
| O, oradaydı baygın bir halde. Şansına ciddi bir şeyi yoktu. | Open Subtitles | و كانت مستلقية أمامي و لحسن الحظ أنها لم تصب |