| Kampanyamız, internet üzerinde benzer hikâyeler paylaşan kazazedelerin seslerini yükseltti. | TED | حملتنا أوصلت أصوات الناجين اللذين نشروا قصصا مشابهة على الإنترنت |
| Senden önceki 5 kişi, benzer şekilde tasarlanmıştı türün geri kalanına çok bağlıydılar. | Open Subtitles | إن أسلافك الخمسة كانوا مصممين على توقعات مشابهة طريقة تشير الى حكمة تتنافى |
| Bu, Bayan Marlowe mu? 25 yaşındaki çoğu kız, annelerine çok benzer. | Open Subtitles | هل هذه السيدة مارلو معظم الفتيات بسن 25 مشابهة لامهاتهم بشكل كبير |
| Dünyadaki 3 ayrı eskiz ressamına aynı tanımlamayı vermek gibi bir şey. | TED | الأمر مشابهة لإعطائنا وصفاً واحداً لثلاثة رسامين مختلفين في جميع أنحاء العالم. |
| aynı semptomlar var mı diye bir kaç arkadaşınla konuşmalıyız. | Open Subtitles | نود التحدث لبعض أصدقائك لنرى إن كانت لديهم أعراض مشابهة |
| Onların hikayeleri de dünyadaki diğer çocuklarınkine benziyor ve hikayeleri bu tür silahların kullanımının korkunç sonuçlarına ışık tutuyor. | TED | قصصهم مشابهة لقصص عدة أطفال آخرين حول العالم وهم شواهد على التداعيات الرهيبة للاستعمال المستمر لهذه الأسلحة. |
| Abartılacak bir şey değil. Burada her gün benzer sorunlarla karşılaşıyoruz. | Open Subtitles | ليس الأمر عظيماً, نحن نتعامل مع مسائل مشابهة كل يوم هنا. |
| Ondan üç yıl sonra benzer bir kaza daha olmuş. | Open Subtitles | قضية أخرى ذات ظروف مشابهة حدثت ثلاث سنوات بعد ذلك. |
| Bu da bilgisayara, bizimle benzer bir görüş özelliği kazandırıyor. | Open Subtitles | بطريقة تسمح للحاسب الآلي أن يراها بطريقة مشابهة لما نفعله |
| Orada dur, burada, çok daha kötüsünü yapmış kişilere benzer güvenceler vermiştin. | Open Subtitles | والان الان لقد قطعت وعودا مشابهة لاشخاص هنا فعلت اسوأمن ذلك بكثير |
| İndus yazısı da benzer davranışlar ortaya koyuyor. | TED | النص الأندوسي لديه أيضا أنواع مشابهة من الأنماط. |
| Avusturya, komşu ülke, biraz benzer, biraz farklı. | TED | النمسا، بلد مجاور، مشابهة قليلا ومختلفة قليلا. |
| aynı semptomlara neden olan bildiğiniz biyolojik silahlar var mı? | Open Subtitles | هل تعرفين اي مواد كيميائية أخرى قد تسبب أعراضا مشابهة: |
| Çünkü yine merkezi, aynı değerde bir daire talep etti. | Open Subtitles | لأنه طلب شقة مشابهة في الفخامة وأيضا في منتصف المدينة |
| Ayrıca F.B.I teknisyenleri, eski evde de aynı parçalardan buldular. | Open Subtitles | فريق الإف بي آي وجد كسورا مشابهة في المنزل القديم |
| Her sene aynı hikaye. iş her zaman önce geliyor. Deli olma! | Open Subtitles | كل ليلة مشابهة لما قبلها أقضي كثيراً من الوقت بعد العمل هنا |
| Fakat ayaklananlar bugün aynı tür şikayetleri ve benzer talepleri paylaşıyorlar. | TED | لكن أولائك الذين ثاروا تقاسموا مجموعة مشتركة من الآلام ولديهم اليوم مطالب مشابهة. |
| Sizin projeinizi tasarlarken neler yaptığınıza çok benziyor. | TED | إنها عملية مشابهة جداً لما تقوم به عندما تصمم منتجك. |
| Bana göre tam da Kaliforniya sahillerine benziyor. | TED | و التي بدت مشابهة لساحل كاليفورنيا بالنسبة إلي. |
| Kalp krizi veya kalp krizi benzeri bir olay olabilir. | Open Subtitles | ربما تكون نوبة قلبية أو حادثة مشابهة من نوبة قلبية |
| Kudüs'e çok yakın olan Wallajeh adlı bir köyde, halk Budrus'a çok benzeyen bir vaziyetle karşı karşıya kaldılar. | TED | في قرية تدعى ولاجه، التي تقع قريبة جدا من القدس ، وكان المجتمع يواجه محنة مشابهة جدا لبدرس. |
| Burada şu göz tarama cihazlarından var. Kapıyı sadece benim gözüm ya da birebir aynısı açar. | Open Subtitles | هذا ماسح قرنية ، ولا يفتح الباب إلا لعيني أو نسخة مشابهة |
| Bugün anatomiyi öğretme biçimleri ile 100 sene önceki anatomiyi öğretme biçimleri aynıdır. | TED | الطريقة التي يعلمون بها علم التشريح مشابهة للتي يقومون بها بالتشريح قبل 100 سنة. |
| Enerji izini tanıdım, çok benzerdi, neredeyse aynısıydı, Wraith ışınlama teknolojisinin. | Open Subtitles | لقد تعرفت على نوعية الطاقة فهى مشابهة جدا و مطابقة تقريبا لتكنولوجيا الريث الإشعاعية |
| Seyircilerden biri tıpkı sana benziyordu. | Open Subtitles | ولقد كانت هنالك امراءة بين الحضور وهي تحملُ ملامح مشابهة لك. |