| Onu öldürmek zorunda kalacağımı sanmıyorum. Sadece o güzel suratı iyice dağıtacağım. | Open Subtitles | لا أظن أننى مضطر لقتلها فقط سأحوّل هذا الوجه الجميل لقطعة هامبورجر |
| İşim bitmeden erken ayrılmak zorunda olması benim suçum değil. | Open Subtitles | لكنها ليست غلطتي إن كان مضطر للتحرك قبل أن أنتهي |
| Sen bir moronsun. Korkarım gitmenizi istemek zorundayım. Tyler meşguldü. | Open Subtitles | ـ أنت مغفل ـ أنا مضطر أن أطلب منك الرحيل |
| Bunların hiçbirini yapmanıza gerek yok. Ne zaman isterseniz o zaman gelin. | Open Subtitles | لست مضطر لفعل أي شيء من ذلك، فقد تعال بأي وقت تريده. |
| Ama Will'in son 20 davasını elden geçirmem gerekiyor ve elindekilere ihtiyacım var. | Open Subtitles | لكنس مضطر إلى الاطلاع على قضايا ويل العشرين الأخيرة وأحتاج كل ما لديكِ |
| Beni herzaman kaba olmak zorunda olduğuma dair bir dürtü . | Open Subtitles | هذا النوعِ مِنْ الإلزامِ لذا مضطر أن أكون وقحاً طوال الوقت |
| Jimlastik takımında Alpha Gamma testisleri olan her üyesiyle arkadaş olmak zorunda mısın? | Open Subtitles | هل انت مضطر بأن تصادق كل عضو من فريق الجمانيزم وخصاوي الفا جاما؟ |
| Şu herifle bir arada yaşamak zorunda olmayayım da gerisi önemli değil. | Open Subtitles | ذات يوم لن أكون مضطر للعيش مع ذلك الأحمق , ولا يهمني |
| Tatlım, o şapkayı gittiğimiz her yerde takmak zorunda mısın? | Open Subtitles | عزيزي هل أنت مضطر على إرتداء القبعه هذه أينما ذهبنا؟ |
| Sana akıl verirdim, ama sen de benim boşanma hikayelerimi dinlemek zorunda kalırdın ki şahsen seni bu duruma sürüklemem istemem. | Open Subtitles | أستطيع السؤال عن التفاصيل و لكن عندها ستشعر أنك مضطر للاستماع إلى قصص طلاقي و التي لا أريدكَ أن تخوض فيها |
| En azından tek başınıza yapmak zorunda değilsiniz. Sizinle gelebilirim. | Open Subtitles | على الأقل، لست مضطر لفعل هذا بمفردك، سأكون معك هناك. |
| Maalesef, üzülerek duyurmak zorundayım ki, aramızda bazı kopyacılar olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | لسوء الحظ لقد خاب أملى لأنى مضطر أن أعلن أن بيننا غشاشون |
| Hanımın ahlâkının siyasetinden daha net olup olmadığını sorgulamak zorundayım. | Open Subtitles | وأنا مضطر للسؤال إن كانت أخلاق السيدة أفضل من سياستها |
| - Sana güvenmek zorundayım. Birinci katta bir cinayet işlendi. | Open Subtitles | أنا مضطر للوثوق بك يوجدقتيلةفي الطابقالأول. |
| Ama birden kafama dank etti. Bunu yapmama gerek olmadığını fark ettim. | Open Subtitles | وبرغم أن كلّ ذلك ساورني إلّا أنّي أدركت أنّي غير مضطر لقتله. |
| 24 saate veya biriyle konuşmama gerek yok. | Open Subtitles | لست أحتاج ليوم كامل لست مضطر أن أتحدث مع أحد |
| 24 saate veya biriyle konuşmama gerek yok. | Open Subtitles | لست أحتاج ليوم كامل لست مضطر أن أتحدث مع أحد |
| Bunu söylemekten nefret ediyorum ama öğrenci kredisine başvurması gerekiyor sanırım, hmm? | Open Subtitles | أبغض قول هذا، لكن أظن أنه مضطر للتقدم في طلب القروض الطلابية |
| Yalnız başıma ölmek istemiyorum ve şimdi buna mecbur da değilim. | Open Subtitles | أنا لا أريد أن أموت لاوحدي والان أنا لست مضطر لذلك |
| Ama bu malzemeyi almak için kabineyi toplantıya çağırmam lazım. | Open Subtitles | لكنى مضطر لعقد إجتماع بالخيمة . للحصول على تلك الإمدادات |
| mecburum. Eve gitmek için para biriktiriyorum. | Open Subtitles | أنا مضطر لذلك أدخر لكى أتمكن من العودة لبلدى |
| - Korkarım, o kadar bekleyemeyiz. - Korkarım, beklemek zorundasın. | Open Subtitles | اخشى الا نستطيع الانتظار كل هذا الوقت اخشى انك مضطر لهذا |
| Adam, "veren taraf olmak için Rahibe Teresa veya Gandi olmanız gerekmiyor. | TED | يقول آدم" لست مضطر أن تكون القديسة تريزا أو غاندي لتكون مِعطاء. |
| İşte o zaman listemdeki 145 numarayı yapmam gerektiğini anladım. | Open Subtitles | أدركت حينها أنني مضطر الى انجاز رقم 145 على قائمتي |
| Yakında uzaklara gitmem gerekecek. Bu yüzden fırsatım varken, onu görmek istiyorum. | Open Subtitles | لكنني مضطر للرحيل قريبا لذا أريد أن أراه ما دمتُ أستطيع |
| Yaşadığım sürece saklamak zorundaydım. Bir gün kapıdan dışarı çıkamaz oldum. | Open Subtitles | كنت مضطر للعيش في الخفاء لا يمكنني الظهور في ضوء النهار |
| O anlamda kullanmaz gerekmez, sadece benim için söyle. | Open Subtitles | أنت غير مضطر أن تعنى هذا قل هذا فقط من أجلى |