| Beni geçirmek zorunda değildin ama geçirdin. | Open Subtitles | لم تكوني مضطرة لأن تجعليني أنجح لكنك فعلتي ذلك لم أتخيل انك ستفهمي موقفي ولكنك فعلتي |
| Beni geçirmek zorunda değildin ama geçirdin. | Open Subtitles | لم تكوني مضطرة لأن تجعليني أنجح لكنك فعلتي ذلك |
| Burayı ya da beni sevmek zorunda değilsin | Open Subtitles | لست مضطرة لأن تحبيني أو أن تحبي المكان هنا |
| Evet ve bende bununla ilgili birşeyler yapmak zorunda kalacağım | Open Subtitles | نعم. ويوم من الايام سأصبح مضطرة لأن افعل شيئا ما بهذا الخصوص |
| Tek söylediğim, moralimi düzeltmek için çalışmana gerek yok. | Open Subtitles | لقد بدأت لتوي في الحديث لستِ مضطرة لأن تحاولي أن تحسني من شعوري |
| Bana simdi kibarlık etmek ş zorunda değilsin. | Open Subtitles | اسمعي, لستِ مضطرة لأن تكوني لطيفة معي الآن |
| -Ben Eleanor Waldorf'um. Bir çocuk tarafından yapılan bir elbise için onur duymak zorunda değilim. | Open Subtitles | لستُ مضطرة لأن أنسب لي فستاناً صممته طفلة |
| İstemiyorsan görüşmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | لست مضطرة لأن تريهم إن كنت لا تريدين هذا |
| İstemiyorsan onun kim olduğunu söylemek zorunda değilsin. | Open Subtitles | لستِ مضطرة لأن توضحي مَن يكون، إن كنتِ لا ترغبين بذلك |
| Her ne kadar korksam da hislerimi saklamak zorunda olmadığım için rahatlamıştım. | Open Subtitles | رغم أنني كنت خائفة، كنت مرتاحة لست مضطرة لأن أخفي مشاعري بعد الآن |
| Bize, yeni müvekkil aldığın zaman bildirmek zorunda değilsin... artık bir ortaksın ama bu Chumhum'un bölgesine müdahale ederse... | Open Subtitles | لستِ مضطرة لأن تبلغينا عندما تقبلين عميلاً جديدًا، فأنتِ شريكة الآن ولكن عندما تتدخل القضية |
| CIA'den kimseye güvenmek zorunda değilim. | Open Subtitles | لست مضطرة لأن أثق بأي شيء أو أي شخص من المخابرات المركزية |
| Sana bir şey sormayacağım yalan söylemek zorunda kalmayacaksın. | Open Subtitles | لا تقلقي لن اسئلك اية اسئلة لذا لن تكوني مضطرة لأن تكذبي |
| Şu an ne yaşıyorsan yalnız yaşamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | مهما كان ما تمرين به الآن، لست مضطرة لأن تعانيه وحدك |
| Sevişmeden önce yapay olarak gevşemek zorunda mısın? | Open Subtitles | - أنت مضطرة لأن تريحي أعصابك بشكل مصطنع حتى نتمكن من الذهاب إلى السرير؟ |
| Biliyorum bana karşı iyi olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | ...أعرف أنك لست مضطرة لأن تكونى لطيفة معى |
| Kabul etmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | بالطبع، لستِ مضطرة لأن تجيبي بالقبول. |
| Gitmek zorunda değilsin. Burada kalabilirsin. | Open Subtitles | لست مضطرة لأن تذهبي يمكنك أن تقيمي هنا |
| - Cevaplamak zorunda değil. - İstiyorum. | Open Subtitles | حسنا ، هي ليست مضطرة لأن تجيب عنها - أنا أريد ذلك - |
| Benim sinirimden korkmana gerek yok. | Open Subtitles | .لم تكوني مضطرة لم تكوني مضطرة لأن تقلقي عليه |
| Şu an 20 dakika daha evden çıkmama gerek yok. | Open Subtitles | الآن.. لست مضطرة لأن أذهب للعمل في الدقائق الـ 20 التالية |