| Fakat son zamanlarda Pretty Lake'de olduğumuza göre hiçbir şey kesin değil. | Open Subtitles | ولكن مما نراه الآن في بحيرة الجمال لا يوجد شيء مضمون حقاً |
| Prison Break'in bu karışık hikâyesinde ne olursa olsun, bir şey kesin... | Open Subtitles | مهما كان يحمل لنا المستقبل من أحداث مثيرة في قصة بريزن بريك هناك شيء واحدٌ مضمون |
| Üç yıllık, garantili bir kontrata ne dersin... | Open Subtitles | ما رأيك بعقد مضمون لثلاث سنوات من الحكومة؟ |
| Üç yıllık, garantili bir kontrata ne dersin... | Open Subtitles | ما رأيك بعقد مضمون لثلاث سنوات من الحكومة؟ |
| Yalnız başınıza ya da başarılı olacağınızın garantisi olmayan ama insan sağlığını iyileştirebilecek ve hayat kurtarabilecek bir işte mi çalıştınız? | TED | هل كان العمل وحيداً؟ أم كان العمل على مشروع غير مضمون النجاح، لكنه قد يحسن صحة الإنسان أو ينقذ حياته؟ |
| Ama gerçek şu ki; hiç bir şey Garanti değildir. | Open Subtitles | لكن الحقيقة هي أنه لا شيء مضمون في هذه الحياة |
| Tamam çok para, ama anlaşmam iyi. İsveçli de sağlam adamdır. | Open Subtitles | انه مبلغ كبير , ولكنها صفقة جيده السويدى رجل مضمون |
| Hepsinin bulut sisteminde, güvenli ve emin bir yerde saklanması gerekiyordu. | TED | كانت جميعها بحاجة إلى أن تحفظ في مكان مضمون وآمن في سحابة حوسبية. |
| Gezegenin aydınlatması iyiyse, gözler nerdeyse garantidir. | Open Subtitles | , إذا كان بالكوكب إضاءة مناسبة . وجود أعين هو شيء مضمون |
| Demir gibi degilsin, o kesin. | Open Subtitles | أنك لست مخلوقاً من الحديد هذا الأمر مضمون |
| HIV'in seks ile geçmesi de kesin değildir. | Open Subtitles | هذا الفيروس ليس مضمون أن ينتقل عبر الجنس |
| Her şey yolunda gidecek. Bu kader. kesin yani. | Open Subtitles | كلّ شيء سيكون على ما يرام هو مصير، هو مضمون |
| Hayatta kalbiniz çok kırılacak. Bu kesin. | Open Subtitles | سيحطّم العالَم قلبك بشتّى الطرق، هذا أمرٌ مضمون |
| Üç muhteşem ödülün garantili sahibisiniz. | Open Subtitles | أنت فائز مضمون لواحدة من ثلاثة جوائز رائعة |
| - Bilirsin.Avanslı,avukatlar gibi.garantili bir gelir istiyoruz. | Open Subtitles | تعرف اتعاب مثل المحامي يكون لنا دخل مضمون |
| Olur da ön camın çatlarsa kapına kadar gelip yarım saat içinde tamir ediyor, garantili hem de. | Open Subtitles | كما تعلم، لو هناك شقّ في الزجاج الأمامي لسيّارتكَ. سيأتي إليك ويصلحه في أقل من نصف ساعة، مضمون. |
| Diyetleriyle ünlü Camp Palisades bölgesi, zayıf bir vücut garantisi veriyor. | Open Subtitles | في مخيم باليسيد، طعام حميتنا مضمون على ان يجعلك نحيف |
| Hiç garantisi yok. Tıpkı...sığ ya da derin olduğunu bilmediğin... havuza dalmak gibi. | Open Subtitles | وهذا هو ما يميزه لأنه لا يوجد به شيء مضمون فهو مثل السباحة في حوض |
| Büyü hakkında öğrendiğim kadarıyla hiçbir şeyin garantisi yoktur. | Open Subtitles | إذا كان هناك شيء واحد تعلمته حول السحر، فهو أن لا شيء مضمون |
| Beş bin dolar masrafı var, ama 10 bin dolar getireceği Garanti. | Open Subtitles | سنشتريها بـ 5 آلاف دولار ونبيعها بربح مضمون قيمته 10 آلاف دولار |
| Tüm vatandaşlar, eğitimlerinin ücretsizliği konusunda Garanti altına alınmıştır ve çok çalışanlar ücretsiz üniversiteye de gidebilirler. | TED | التعليم المدرسي المجاني مضمون لكل المواطنين، و الذين يعملون بجدية يتم منحهم تعليما جامعيا مجانيا. |
| Benim de sağlam olduğumu bilsin istiyorum. | Open Subtitles | أريده أن يعرف أنني لست مجرد صورة يل مضمون أيضا |
| Kanada'da vergi konusunda yasal boşluklar varmış, her şey güvenli oluyormuş. | Open Subtitles | يقول هناك كل الضرائب التي تجعلك مضمون في كندا |
| Ben kullanırsam, paranı alırsın bu garantidir. | Open Subtitles | إذا قمت بالقيادة لك فسوف تحصل على المال هذا شئ مضمون |
| - Evet, çantada keklik. - Evet. | Open Subtitles | نعم ، انه أمر مضمون نعم |