Sanırım hastaneye gitmem lazım. Bu aynı değil. Sadece biraz tesadüf. | Open Subtitles | أعتقدُ أنَّي أصبتُ بمستشفى إنه ليس مطابق, لكنَّها كانت مجرد صدفة |
Üçgenimizi merkezinden tutup 120 derece kendi etrafında döndürdüğümüzde baştaki hâliyle aynı olan bir üçgen elde ediyoruz. | TED | إذا قمنا بتدوير المثلث بمقدار 120 درجة، حول المنفذ من خلال مركزه، سننتهي بمثلث مطابق للمثلث الأصلي. |
Şimdilik ifadesi olaylara uyuyor. | Open Subtitles | استمعي, حتى الآن, تقريره مطابق جداً مع الحقائق, أنت تعلمين؟ |
Durum şu, her ebeveyn diğerine göre daha uygun verici oluyor. | Open Subtitles | المقصد هو، عادة والد واحد يكون أفضل نصف مطابق من الأخر |
Üzgünüm. Sizin tarifinize uyan bir kazazede yirmi dakika önce öldü. | Open Subtitles | أعتذر فالشخص الذي طلبته مطابق للضحية الذي توفي منذ عشرين دقيقة |
Kemik iliğinin uyumlu olup olmadığına karar vermek için antikor üretimini tetikleriz. | Open Subtitles | نحن نقوم بتحفيز إنتاج الأجسام المضادة لتحديد إذا ماكان نخاع العظم مطابق |
Dökülen kandan elde edilen DNA 10 yıldır kayıt altında ancak bir eşleşme yapılamıyor. | Open Subtitles | وعثر على الدم ، وبالتالي الحمض النووي الخاص به بقي في الملفات لأكثر من 10 سنوات بدون مطابق |
41 numara olan bir ayakkabısı Finn'in cinayet mahallinde bulduğu paspastaki izle eşleşiyor. | Open Subtitles | مقاس قدمة مطابق لأثار الاقدام على الحصيرة الهلامية التى عثرت عليها فين فى مسرح الجريمة |
Odasındaki tırnak cilası da kurbanın kollarındaki yaralarda bulduğumuz cila ile eşleşti. | Open Subtitles | و طلاء الأظافر من غرفتها أيضاً مطابق لطلاء الأظافر الذي وجدناه نتيجة لأثار الخدش على ذراع الضحية |
Onları bir araya topladık, her biri de aynı şablon üzerinde oluşturulmuştu. | TED | جمعناها ووضعنا كلًا منها في قالب مطابق. |
Seninle aynı yüze sahip bir yabancı... ve pasaportuna göre, seninle aynı doğum tarihine sahip... | Open Subtitles | امر غريب الوجه مطابق. و حسب جواز السفر, تاريخ الميلاد مطابق |
DNA, Teksas'taki faili meçhul bir vakadakiyle aynı çıktı. | Open Subtitles | بحثت عنه في نظام الفهرسي للحمض النووي الموحد الحمض النووي المنوي مطابق لقضية غير محلولة في تكساس |
Göğsündeki yara Michelle Watson'a uyuyor. | Open Subtitles | حسنا,الجرح في الصدر مطابق لـ ميشيل واتسون |
Daha önce yaptığı kopya yazıtlardaki imzalarıyla uyuyor. | Open Subtitles | إنه مطابق للتوقيع الذي قام بوضعه على السندات المزيفة التي صنعها |
Şüphelilerimizden biri bu tarife uyuyor mu araştıralım. | Open Subtitles | لنبدأ بالبحث عن مطابق من أحد المشتبه بهم |
Bir emniyet görevlisinin ifadesine ve buna uygun delillere dayanarak ölen Syd Booth Goggle'ın Soyan Boğazlayan olduğunu kesin olarak söyleyebiliriz. | Open Subtitles | يمكننا القول بشكل لا لبس فيه وفقاً لتصريح من قبل موظف محلي معين لتنفيذ القانون و دليل مطابق |
- Bak, her şey adamın profiline uygun. - Emin olmalıyım. | Open Subtitles | ـ كل ما حدث مطابق لأفعال ذلك المجرم ـ أريد أن أتأكد |
Daha saat 12.44'te, suikasttan sadece 14 dakika sonra... polis Oswald'ın boyuna ve yapısına uyan bir eşkal çıkardı. | Open Subtitles | قريبا من وقت 12: 44 فقط 14 دقيقة بعد اغتيال الشرطة نشرت وصف مطابق لحجم أوزوالد و بنيانه |
Ama benim kemik iliğimin... ..çok uyumlu olduğunu söylemiştiniz. | Open Subtitles | لكنكقلت.. ان نخاعيالعظمي.. كان مطابق لها |
Belki bir eşleşme sağlarız. | Open Subtitles | احضر لنا بعض ملفات المجرمين لربما يمكننا إيجاد مطابق بأنفسنا |
2001 ve 2003'ten iki kişi var, cinayetlerin Clifford, Delaware'de olması dışında işleme şekli tamamıyla eşleşiyor. | Open Subtitles | لدى اثنان اخرتان عامى 2001 و 2003 بأستثناء انه تم ارتكابهم فى كلفلاند, ديلوير الاسلوب مطابق |
1960 larda üretilen bir örnek model ile tamamen uyuşuyor. | Open Subtitles | كان مطابق تماماً لعينات التصنيع للزي القديم من الستينات |
- Genellikle eşleşen, bir kişi bile bulmak zordur. | Open Subtitles | حسناً، عادةً من الصعب إيجاد متبرع واحد مطابق. أجل، بالضبط. |
Bu setle gerçeğinin aynısı olarak hoteli tekrar yaratmayı planlıyoruz. | Open Subtitles | سنبنى الديكور مطابق تماماً للمكان الحقيقى كما كان موجوداً حينها |
Onun biopsisinden alınan proteinin yeri de benimkiyle benzer ama biraz farklı. | Open Subtitles | مكان تواجد البروتين من مكان تطعيمه يجب أن يكون مطابق لي, ولكنه مختلف قليلاً, |
1, ilaveten oradaki tek bir çocuğun yaşı tutuyor. | Open Subtitles | واحدة فقط لديها طفل واحد وعمره مطابق |
Fiziksel tasvir doğru, ancak resim pek uyuşmuyor. | Open Subtitles | الوصف الحسماني مطابق الصوره, مهما كان انه ليس جيد |
Kardeş karşılaştırması yaparak bir eş elde edebiliriz. | Open Subtitles | يمكننا القيام بمقارنة الأخوة للحمض ونحصل على مطابق |