| İşte başladık. Aynı bozuk bir kaydı dinliyormuşsun gibi ama sözler sürekli değişiyor. | Open Subtitles | ها قد بدأنا، إنه كالاستماع إلى اسطوانة معطوبة و لكن الكلمات تستمر بالتغيير |
| Lütfen ısıtmanın bozuk olduğunu söylemek için bana acil çağrısını attığını söyleme. | Open Subtitles | أخبرني رجاءً أنّكَ لم ترسل لي نداء طارىء لتخبرني بأنّ المدفأة معطوبة |
| Çünkü zaten bozulmuş sistemlere para harcamak ancak daha fazla yetersizliği para sağlamış olur. | TED | لأن إغداق المزيد من المال في أنظمة معطوبة ربما يموّل فقط المزيد من عدم الكفاءة. |
| Örnek bulunamadı. Sondanın hafızası hatalı. | Open Subtitles | لا يحتوي على اي نموذج ذاكرة المستكشف معطوبة |
| Proje-7'nin kılavuz sistemleri hasarlı. | Open Subtitles | نظم التوجيه المشروع 7 في معطوبة. |
| Bu gece krem brule yiyemeyeceğiz galiba çünkü pürmüzüm bozuldu. | Open Subtitles | أعتقد أننا لن نأكل حلوى السكر المحروق الليلة مشعلتي معطوبة |
| Beyninin arka bölümü hasar görmüş. | Open Subtitles | الجهة التضليلية للنخاع في دماغه تقريباً معطوبة |
| Bu seferlik ceza yazmayacağım, evlât, çünkü bilgisayarlarımız bozuk. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أجري فحصاً على هذا. أجهزة الحاسوب لدينا معطوبة. |
| - Bunu tamir edemem. - bozuk olamaz. | Open Subtitles | لا يمكنني تصليح هذا, لا يمكن أن تكون معطوبة |
| bozuk teknolojinin çalıştırdığı antik asker. | Open Subtitles | جنديٌ عتيق، يتم توجيهه بسبب أداةٍ معطوبة |
| bozuk plak gibi sürekli aynı şeyler. | Open Subtitles | تبـدين الآن كأسطوانة معطوبة تعيد نفس المقطع الآن بمـا أنـك تعرفيـن مـاهي الأسطوانـة |
| bozuk, güvenlik sistemleri işlemiyor. İlk önce evimizi korumalıyız. | Open Subtitles | إنها معطوبة ونظم الأمن معطَّلة، يتعيَّن أن نتجه إلى الجبهة الداخلية. |
| bozuk plak gibi konuştuğumu biliyorum ama onu duydum ve gördüm. | Open Subtitles | أعلم اني أبدو مثل مسجلة معطوبة ولكني سمعت ذلك ورأيته |
| Sürücüdeki bazı dosyalar bozulmuş. | Open Subtitles | بعض الملفات الموجودة على هذا القرص معطوبة |
| Bilgisayardaki tüm dosyalar ve balistik raporu bozulmuş. | Open Subtitles | السّجلّات الالكترونيّة معطوبة وتقرير الطلّقات. |
| Bir dakika. Hard disk dondu. Dosyalar bozulmuş. | Open Subtitles | انتظروا، القرص الصلب مُتجمّد، الملفات معطوبة. |
| Sistem, işleyişinin hatalı olduğunu düşünüp kendini kapatıp tekrar başlatacaktır. | Open Subtitles | وبذالك سيعتقدون أن الملفات معطوبة ثم سيقومون بأطفائة وتشغيله مره أخرى |
| - hatalı çalışıyorlar. - Elbette. | Open Subtitles | انها معطوبة حسنا ، بطبيعة الحال هى كذلك |
| Grimes'dan aldığımız flash bellek hasarlı. | Open Subtitles | ذاكرة البيانات التى أخذناها من (غرايمز) معطوبة |
| - Gemi oldukça hasarlı. | Open Subtitles | - السفينة معطوبة بالكامل - |
| O şekilde takıldı. Normalde uyum sağlaması lazım ama bozuldu. | Open Subtitles | اها، إنها عالقة، من المفترض ان تندمج ولكنها معطوبة |
| - Fotoğraf makinem bozuldu. | Open Subtitles | -آلة التصوير خاصتي كانت معطوبة |
| Beyin sinirlerinin çoğu hasar görmüş. | Open Subtitles | معظم أعصابه الدماغية معطوبة. هذا هو الحال |
| Arama alanını genişletiyoruz şimdi. ama o ekibi arızalı bir helikoptere koyan da ben değilim komutan. | Open Subtitles | نحن نحدّث منطقة البحث الآن، لكنني لست الشخص الذي يملك مروحية معطوبة أيّها القائد. |