| Yaklaşıyoruz. Gerçekten yakınız. Ve şimdi biraz daha kötü haber. | Open Subtitles | نحن نقترب، نقترب جداً والآن للمزيد من الأخبار السيئة، مستعد؟ |
| Neredeyse on yıldan sonra buradaki savaş flaş haber niteliğinde değildi. | Open Subtitles | بعد حوالي 10 أعوام، الحرب هنا لم تعد من الأخبار العاجلة. |
| Elinden hiçbir şey gelmeyeceğini bildiği çocuğunu kötü haberlerden koruyor. | Open Subtitles | تحمي طفلتها من الأخبار السيئة التي لا تستطيع حيالها شيئاً |
| Kötü haberlerden daha çok nefret ettiği tek şey ondan saklanan kötü haberlerdir. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي يكره أكثر من الأخبار السيئة هو إخفاء الأخبار السيئة عنه |
| Haberlerde terörle savaştan bahsedildiğini duyuyor... bizse kendi sokaklarımızda teröre maruz kalıyoruz. | Open Subtitles | لقد سمع من الأخبار عن الحرب ضد الإرهاب . بينما نحن مروعون هنا في شوارعنا |
| Neden yalan haberler, gerçeklerden daha uzağa, daha hızlı, daha geniş çaplı yayılıyor? | TED | لماذا تنتقل الأخبار الكاذبة أسرع وأبعد وأعمق من الأخبار الصحيحة؟ |
| Sizi mutlu edeceğini düşündüğüm bir haberim var. | Open Subtitles | لدي عينة من الأخبار أتمنى بقوة أن تجدينها ممتعة. |
| Lordum, kötü haber iyi haberden çok daha yavaş ulaşır. | Open Subtitles | مولاي، الأخبار السيئة تُسافر أبطأ بكثير من الأخبار الجيدة. |
| Size başka iyi haberlerim de var. Amerika Birleşik Devletleri'nde, Kyoto'yu | TED | وهنا المزيد من الأخبار السارة. يصل عدد المدن التي تدعم كيوتو في الولايات المتحدة |
| - Haberlerdeki bombacıyı biliyor musun? | Open Subtitles | أتعلمين ذلك المُفجّر من الأخبار ؟ |
| Ve yeniden canlandırılan soyu tükenmiş hayvanları da üzerine çalışabilecekleri bu tür bir güzel haber olarak görüyorlar. | TED | فهم يعتبرون إحياءحيوانات منقرضة من جديد نوعا من الأخبار الجيدةالتي يمكن البناء عليها للمستقبل. |
| Dediğim gibi bunlar rastgele haber başlıklarından seçilmiş iki basit örnek. | TED | الآن، كما أقول، هذان مثالان فقط مستوحيان عشوائيا من الأخبار. |
| Üç soru soracağım ve birinci sorunun cevabı ister istemez biraz kötü haber içeriyor. | TED | سأقترحُ ثلاثة أسئلة والجواب على السؤال الأول يتضمنُ بالتأكيد القليل من الأخبار السيئة. |
| haberlerden de duymuş olabilirsiniz ama patakladığı dallamanın adı Paul Aufiero. | Open Subtitles | كما علمتم من الأخبار إسم الأحمق الذى ضربوه يدعى باول أوفيرو |
| Şimdi hepinizi test etseydim, kötü haberlere oranla, iyi haberlerden bu kadar öğrenirdiniz. | TED | فلو أني قمت الآن باختباركم جميعاً، هذا هو مقدارما قد تتعلمونه بشكلٍ أكبر من الأخبار السارة مقارنةً بالأخبار السيئة. |
| ve her zaman haberlerden ziyade atılan gollerle ilgili olduğunu düşündüm. | TED | أظن أنّه مهتم بأهداف الكرة أكثر من الأخبار. |
| Haberlerde yine karşınızda olacağız. | Open Subtitles | سوف نعود فى السادسة مساء بالمزيد من الأخبار |
| Dün gece Müdür Murdoch'dan bir telefon geldi. Tetikçimizi Haberlerde görüp tanımış. | Open Subtitles | تلقيت اتصال من مأمور السجن ليلة أمس استطاع تمييزه من الأخبار |
| Hey, hey, çocuklar! Bakalım Haberlerde ne varmış. | Open Subtitles | مرحباً يا أطفال ، لنرى ما لدينا من الأخبار |
| Sadece böyle haberler verirsin zaten. | Open Subtitles | إنهُ النوعُ الوَحيد من الأخبار التي لديك |
| Kaçma girişimleri yüzünden baban hakkında kötü haberler çıktı. | Open Subtitles | كتب عن أبيك الكثير من الأخبار الشائنة بسبب محاولات هربه |
| Doktor hastaya derki; "Kötü ve biraz daha kötü bir haberim var." | Open Subtitles | اذن, الطبيب يقول للمريض لدي خبر سئ والمزيد من الأخبار السيئه |
| Şu ana pek gitmeyecek ama ufak Marvin haberden çok etkilenmiş. | Open Subtitles | لست أسعى لإفساد اللحظة ، لن يبدو ان مارفن" الصغير إندهش من الأخبار" |
| ve bazı kötü haberlerim var ama onlardan fazla iyi haberlerim de var. | TED | ولديّ بعض الأخبار السيئة، ولكن لديّ المزيد من الأخبار الجيدة. |