"من البيض" - Traduction Arabe en Turc

    • beyaz
        
    • yumurta
        
    • fazla
        
    • yumurtadan
        
    Rahibeler tarafından işletilen, tümüyle beyaz bir katolik okulundaki siyah ateist çocuktum. TED كنت الطفلة السوداء الملحدة في مدرسة مرتاديها من البيض الكاثوليك تديرها الراهبات.
    Benim okuyucularım beyaz olur. Beni beş yıldızlı otellerde dinlemeye gelirler. Open Subtitles قرائي من البيض, يأتون لكي يستمعون لي في فنادق 5 نجوم
    2042 itibariyle, beyaz insanlar artık Amerika'da çoğunluk olmayacaklar. TED بحلول عام 2042، لن تبقى الأغلبية الأمريكية من البيض.
    Afrika'da da her zaman yumurta vardır ama tavuk yoktur. Open Subtitles في أفريقيا، هناك الكثير من البيض لكن لا دجاج أبداً
    Bu yüzden her cadılar bayramında arabasına 60 tane yumurta atmaya karar verdim. Open Subtitles لذا قررت أن ألقي 5 درزينات من البيض على سيارته كل عيد قديسين
    O zamandan beri, çok sayıda üreme girişimi tavukları daha büyük ve etli yaptı ayrıca her zamankinden daha fazla yumurta yapmalarını sağladı. TED ومنذ ذلك الوقت، أسهمت العديد من المبادرات لتربية الدجاج في جعلها أكبر وأكثر لحماً، وجعلها تضع عددأ أكبر من البيض.
    Elbette esaret altında, yumurtadan iribaşa -- ve daha sonra kurbağaya dönüşecekler. TED لذلك سوف تربى في الأسر بطبيعة الحال ، من البيض للشراغف وما بعده الى الضفادع.
    İki odak grubumuz vardı. İlki Afroamerikan Demokratik kadınların olduğu grup, diğeriyse beyaz ırktan Cumhuriyetçi kadınlar. TED لدينا مجموعتان للتركيز عليهما أحدهم من البشرة السمراء والأخرى من البيض
    Irk yüzünden meydana gelen cinayetleri inceleyen siyahi bir insan olarak linçlere dahil olan birçok güneyli beyaz erkeği öfkelendirdi. TED بصفتها شخصًا أسود يحقق في جرائم قتل ذات دوافع عنصرية، أثارت غضب العديد من البيض الجنوبيين من الضالعين في جرائم القتل.
    Örneğin, bir Asyalı olarak beyaz insanlardan daha az ayrıcalığa sahip olduğumu biliyorum, beyaz ayrıcalığından ötürü. TED على سبيل المثال، أعرف وأشعر أنني كشخص آسيوي، فأنا ذو امتيازات أقل من البيض بسبب امتياز اللون الأبيض.
    Odadaki bütün savcıların beyaz olacağını sanmıştım. TED افترضت أن جميع المدّعين في الغرفة سيكونون من البيض.
    Bir vaazı sırasında, beyaz erkeklerden oluşan bir topluluk onu, konuşma yaptığı çadırı ateşe vermekle tehdit etti. TED في إحدى عظاتها هدد حشد من البيض المتعصبين بإشعال النيران في خيمتها التي كانت تتحدث فيها.
    Çoğunlukla beyaz, zengin, tüzel bir gruptu şehri uygun temsil etmiyordu. TED في الغالب هي عبارة عن مجموعة مؤسسية من البيض الأغنياء ولم تكن تمثل المدينة
    Ama bu silahları Yerli düşmanları öldürmek için asla kullanmayacağız... ya da beyaz adamları. Open Subtitles ولكن سوف لن نستعمل سلاحنا بعد الآن كي نقتل اعداءنا من الهنود او اعداءنا من البيض
    Öncekiler gibi beyaz değil zenciydi. Open Subtitles زنجية وليست مثل الأخريات الذين كانوا من البيض
    Burada farklı farklı insanlar var, ama fazla beyaz yok. Open Subtitles اشخاص مختلفون كثر هنا ولكن ليس الكثير من البيض
    Çünkü yurdun itibarı açısından... melezlerin arasında birkaç beyaz gerekli. Open Subtitles ‫وأيضا من أجل ‫سمعة السكن الداخلي ‫بين جميع نصف الطبقات ‫لابد أن يكون هناك عدد قليل من البيض
    Şey, ben üzümlü krep çırpılmış yumurta ve bir parça sosis alayım. Open Subtitles نعم, سأتناول فطيرة التوت و اثنين من البيض المقلي و صلصة جانبية
    Iki yagda yumurta, yaninda patates ve sosis. Afiyet olsun! Open Subtitles اثنين من البيض المقلي، براون التجزئة والسجق . شهية طيبة.
    ve eğer siyahiyseniz bu şiddete maruz kalmanız beyazlara göre 2 ile 4 kat daha fazla. Ama bu, istatistiklerin nasıl hissettirdiğini TED وإذا كان الشخص أسودًا، فيوجد احتمال أكثر بمرتين إلى ثلاث مرات لكي يكون عرضة لتلك السلطة أكثر من نظرائه من البيض.
    Yumurtalarını koruma altına alıyor ve üç ay sonunda bebekler nihayet yumurtadan çıkıyor. TED لذلك فهي تحمي بيضها وبعد ثلاثة اشهر تخرج الصغار من البيض

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus