Masaya bir ingiliz anahtarı, bir kemer ve bir de sopa koyardı. | Open Subtitles | أعتاد على أن يضع مُفتاح ربط و عصا و حزام على الطاولة |
Karından çıkardığımız kelepçelerin anahtarı. | Open Subtitles | إنهُ مُفتاح القيد الذى خلعناه من ايدى زوجتك. |
Bizce çocuğunu kaçıran kişi ya arabanın anahtarına sahipti ya da yedek anahtarı nerede tuttuğunu biliyordu. | Open Subtitles | نظن أنّ كائناً كان من أخذ طفلتكِ كان لديه مُفتاح سيّارتكِ. أوّ أنه علم أين كانت النسخة الإحتياطية. |
Belki de bir yerlerde yedek anahtar vardır? | Open Subtitles | . ربما كان هُناك مُفتاح للخروج فى مكان ما |
Kıçının altında bişey hissedeceksin. Orda bir... anahtar var. | Open Subtitles | سيكون تحت مؤخرتك مُفتاح لخزانة تحتوي على حصتك نصف مليون، |
O çocuk elinde insanların hayatını kurtarabilecek bilginin anahtarını tutuyor. | Open Subtitles | هذا الفتي يمتلك مُفتاح لفتح المعلومات التي قد تنقذ الأرواح. |
Bu koca aileden, evin anahtarına sahip olan birileri var mıydı? | Open Subtitles | ألديك علم ما إن كان أيّ من أقرباءه المزعومين لديهِ مُفتاح للمنزل؟ |
Banka kasasının anahtarı için yaşlı bir kadın öldürülüyor hem de her ay ölmüş kocasının ziyaret ettiği kasanın anahtarı için. | Open Subtitles | مقتل سيّدة مُسنة لأجل مُفتاح صندوق ودائعها الذي كان زوجها المتوفي يدخل إليه شهرياً؟ |
Cebinden oda anahtarı çıkıyor ama ehliyetinde 34. caddede oturduğu yazıyor. | Open Subtitles | هذا غريب. لديه مُفتاح غرفة فندق، ولكن رخصة قيادته تضع عنوانه في الشارع الـ34. |
Olsun. Hemen resepsiyona inip kimse bizi fark etmeden anahtarı alırız. | Open Subtitles | حسناً, لا بأس سنسرع الى المكتب الرئيسي ونحصل على مُفتاح قبل أن يُلاحظنا أي أحد |
Dur! Başındaki Koruyucu anahtarı çıkarmalıyım! | Open Subtitles | انتظر، أريد أن أخرج مُفتاح الحماية من رأسه |
Elindeki o rün dünya üzerindeki en değerli eşyalardan birinin anahtarı: Gözyaşı Taşı'nın. | Open Subtitles | "الرون" الذي بيديك هو مُفتاح ، لأثمن أغراض هذاالكون،"حجرالصدّع". |
Öyleyse birisi benim anahtarımdır diğeri de kasa sahibinin anahtarı olmalı | Open Subtitles | مُفتاح للمدير، ولابدّ أنّ الآخر للمالك. |
Kıçının altında bişey hissedeceksin. Orda bir... anahtar var. | Open Subtitles | سيكون تحت مؤخرتك مُفتاح لخزانة تحتوي على حصتك نصف مليون، |
Kadının boynunda koparılmış bir anahtar kolyesi var, ama anahtar yok. | Open Subtitles | هناك سلسلة مُفتاح مكسورة على الجثة. لكن لا يوجد مُفتاح. |
Tüm Zirve beni anahtar Odasındaki görev yerimden ayrılmamı sağlamak için bir komploydu belli ki. | Open Subtitles | حيث كانت القمة بأكملها مُجرد حيلة. لإبعادى عن حراسة مُفتاح القاعة. |
Ceres bizim istasyonumuz ve sahip olduğu kaynaklarla Kuşak için bir anahtar. | Open Subtitles | إن " سيريس " محطتنا إنها مُفتاح الحزام ، مع تلك الموارد |
Kara Delik Projesi şifre anahtarını bugün teslim edecek. | Open Subtitles | بلاك هول سيقوم بتسليم مُفتاح الرمز اليوم |
anahtarını içeride unutmuş ve dışarıda kalmış biri sandım ve keşke anahtarın olsaydı diye de şaka yaptım. | Open Subtitles | باستخدام مُفتاح ربطٍ ومشبك ورق مفتوح. إفترضتُ أنّها أقفلت على نفسها خارج مكتبها ومزحتُ أنّ المُفتاح سيعمل على نحو أفضل. |
Tamam, unutma. Önce kripto anahtarını sok, sonra böcekleri yerleştir. | Open Subtitles | أدخلي مُفتاح التشفير أولاً، وبعدها ضعي أجهزة التنصّت. |
Çıkışına iki tane çatal ucu yerleştirdim, Ruski'lerin her tuş basışını yakalarız. | Open Subtitles | أربط شعبتا شوكة طعام، واحشرها في مخرج كهرباء، وسنلتقط كلّ ضربة مُفتاح على حاسوب الروس. |
Akşam 10'dan sonra okulda kalabilmek için anahtara ihtiyacın var. | Open Subtitles | تحتاج إلي مُفتاح لتشغيله بعد العاشرة مساءاً |
Uzaktan kumanda, muhtemelen garaj kapısında kullanılanlardan. | Open Subtitles | جهاز تحكّم، ربّما عُدّل مِن مُفتاح باب مرآب للسيّارات. |