| Bir çevirmen aracılığıyla sorularımı sorarken ve sohbet ederken fısıldar gibi konuşuyordum. | TED | سألت نوع من مثل هذه الأسئلة وتجاذب اطراف الحديث معه من خلال مترجم في وضع مثل نصف هامس |
| Mantar sporları... şey gibidir bu küçük dostumuz gibi. | Open Subtitles | جراثيم الفطريات هي نوع من مثل عمل هذا الشيء |
| ...paralı lise gibi bu işkencedeye gelmeyeceğinizi düşünmüştüm | Open Subtitles | إنهل نوع من مثل المدارس الثانوية لكن مع المال. أعتقدت أن اثنان سوف يُعفَيان من هذا التعذيب. |
| İskoç Baharı gibi ama Araplısı. | Open Subtitles | نوع من مثل الربيع الأيرلندي ولكن مع العرب |
| - Az evvel yaptığınız öngörüler gibi mi? | Open Subtitles | نوع من مثل تلك التنبؤات التي قمت بها للتو؟ |
| Gökyüzünden düşmüştü, kişisel yıldızın gibi bir şey. | Open Subtitles | سقطت فعلا من السماء، لذلك نوع من مثل نجمك الشخصية. |
| Sanki bu sıkı bağlı gruba girdiğinde parçası olduğun bir zincir gibi. | Open Subtitles | هو نوع من مثل السندات التي يتم مشاركتها و وعندما كنت جزءا من هذه مجموعة متماسكة ضيقة من الناس. |
| Walmart'ın sabah ilk açıldığındaki kokusu gibi birşey bu. | Open Subtitles | نوع من مثل وول مارت عندما يفتح لأول مرة في الصباح. |
| Çok sıcak bir ısı dalgası gibi. | Open Subtitles | بشكل كبير، نوع من مثل موجة الحرارة الشديدة. |
| Evet, sadece şu anda hiçbir şey hissetmediğim gibi. | Open Subtitles | نعم، انها مجرد نوع من مثل أنا لا أشعر حقا أي شيء الآن، |
| Bedavaya hammallık yapacağım gibi. | Open Subtitles | انها نوع من مثل كونه رجل المستودع مجانا. |
| Yapışık kardeşler gibi. | Open Subtitles | كان نوع من مثل هذا الوضع، وجاك، جيل. |
| Herşey düzeldi gibi görünüyor, ve sen safsın | Open Subtitles | انه نوع من مثل آخر : "حسنا ، هل هي محض". |
| Daha çok Bordeaux şarabı gibi, daha fazla sek. | Open Subtitles | نوع من مثل بوردو، أكثر الجافة. |
| Sanki bizimle birlikte yaşıyorlarmış gibi bir şey. | Open Subtitles | انها نوع من مثل أنهم يعيشون معنا. |
| Nicki Minaj'ın, poposundan başka şeyleri olduğunu göstermeye çalışması gibi. | Open Subtitles | نوع من مثل Minaj نيكي يجعلها تبدو وكأنها حصلت على الكثير لتقدمه من الحمار العملاقة. |
| Nick'in annesinin Adalind'i buraya getirmesi gibi oldu. | Open Subtitles | نوع من مثل عندما أحضرت أمي نيك Adalind هنا. |
| Ama o sizin babanız gibi değil mi? | Open Subtitles | مهلا، هو نوع من مثل والدك، أليس كذلك؟ |
| Bu açıdan doktor gibi, değil mi? | Open Subtitles | - انه نوع من مثل الطبيب، بهذه الطريقة، لا تظن؟ |
| Şey, Lucy bir pasta pişirmek gibi. | Open Subtitles | حسنا، لوسي، هو نوع من مثل الخبز فطيرة. |