| Bir yıldıza bu kadar yakınken bu kadar büyük bir şey oluşamaz. | Open Subtitles | لا يمكن أن يتكون شيء بهذه الضخامة وعلى هذا القرب من نجم |
| Dünya'ya bu kadar yakınken, atmosferi ateşe verip denizleri kaynatmaya yeter. | Open Subtitles | هذا القرب من الأرض يكفي لجعل الجو يشتعل والبحار تغلي |
| Babanı bulmaya bu kadar yaklaşmışken gitmiyorum. | Open Subtitles | لن أغادر بعدما اقتربنا هذا القرب من إيجاد والدكَ. |
| Babanı bulmaya bu kadar yaklaşmışken gitmiyoruz. | Open Subtitles | لن نغادر بعدما اقتربنا هذا القرب من إيجاد والدكَ. |
| Babanı bulmaya bu kadar yaklaşmışken dönmüyorum. | Open Subtitles | لن أغادر بعدما اقتربنا هذا القرب من إيجاد والدك. |
| Babanı bulmaya bu kadar yaklaşmışken gitmiyorum. | Open Subtitles | لن أغادر بعدما اقتربنا هذا القرب من إيجاد والدك. |
| Babanı bulmaya bu kadar yaklaşmışken gitmiyorum. | Open Subtitles | لن أغادر بعدما اقتربنا هذا القرب من إيجاد والدكَ. |
| Babanı bulmaya bu kadar yaklaşmışken gitmiyorum. | Open Subtitles | لن أغادر بعدما اقتربنا، هذا القرب من إيجاد والدك. |
| Anlatılanlar, uyarılar ve izlediğim eğitim filmleri dışında onlara hiç bu kadar yakın olmamıştım. | Open Subtitles | رغم كل القصص والتحذيرات وأشرطة التعلم لم أر أحدهم عن هذا القرب من قبل |
| Suikastçiler gerçekten odaya bu kadar yaklaşmış mı? | Open Subtitles | هل المجرمون قد وصلوا كل هذا القرب من الغرفه الملكيه؟ |
| Çin gemilerinin benim egemen otorite olduğum topraklara bu kadar... | Open Subtitles | أنا لا أستطيع السماح للسفن الصينية أن تقترب كل هذا القرب من مناطق سيادتي |
| Senin gibi insanların her gün ödüle bu kadar yakın olup da neden ona ulaşamayacak kadar şanssız olduğunu merak edip durdun. | Open Subtitles | متسائلاً لماذا يجب عليك أنت من بين كل الناي أن تكون غير محظوظ أبداً بوضعك. على هذا القرب من تلك الجائزة و إنكارها في كل يوم. |
| Özellikle de kulenin bu kadar yakınında. | Open Subtitles | خاصة مع هذا القرب من البرج. |