| Tam olarak o an farkına vardım derbideki bu hanımlar akbabaların ölümle bağlantısının farkındaysa, o zaman suç mahallinde neden Bu kuşlar hakkında daha fazla konuşmuyoruz. | TED | تبادر إلى ذهني في تلك اللحظة إنه إذا تلك السيدتين في الديربي أدركت علاقة النسور بالموت، فِلْمٌ لَا نَتَحَدث أكثرعن دور هذه الطيور في مسارح الجريمة؟ |
| Bu kuşlar kıtada, Afrika'nın ihtiyacı olan çok önemli ekosistem ihtiyaçlarını gidermeye devam ediyorlar. | TED | وتستمر هذه الطيور في تزويد إفريقيا بخدمات إيكولوجية حيوية جدًا تحتاجها القارة. |
| Ama Bu kuşlar, bu soruna etkili bir çözüm geliştirmişlerdir. | Open Subtitles | لكن هذه الطيور ، طورت حل فعال لهذه المشكلة |
| Artık onları uçmak için kullanmasalar da bu kuşların çoğu, kanatlarını başka yollarla yeniden kullanırlar. | TED | بالرغم من أنهم لم يعودوا يستخدمونها للطيران، العديد من هذه الطيور يعيد توظيف أجنحته في استخداماتٍ أخرى. |
| Aferin sana Johnny. o kuşlar ve numaralar, bir anlamları var. | Open Subtitles | هذه الطيور والأرقام تعني شيئاً، وقد أُعدت إلى هنا لأعرف ماهو. |
| Bu kuşlar kuzey kutbundaki üreme alanlarına gidiyorlar ve yakıt ikmali için aşağıya indiler. | Open Subtitles | هذه الطيور المهاجرة متجهة إلى أماكن تكاثرها في القطب الشمالي وحطت هنا من أجل التزود بالطاقة |
| Bu kuşlar bazı açılardan kuzeyin penguenleri gibidir. | Open Subtitles | في بعض الطرق ، فإن هذه الطيور تكون بطاريق الشمال. |
| Bu kuşlar hastalık yaymadan önce ceseti yok ederler. | Open Subtitles | هذه الطيور تلتهم الجثة سريعا ً .قبل أن تتمكن مِن نشر المرض |
| Bu kuşlar kışı buz sınırında beslenerek geçirdiler. | Open Subtitles | قضت هذه الطيور فصل الشتاء تترزق من حافة الجليد، |
| Bu kuşlar ömür boyu tek eşlidirler bu yüzden, dişisiyle birlikte adeta düet yapıyorlar önce kendi söylüyor, ardından dişisi karşılık veriyor ve devam ediyor. | Open Subtitles | هذه الطيور تتزاوج لمدى الحياة، حتى انه سوف يغني دويتو مع زميله، حيث كان يغني، ثم تغني ذهابا وإيابا. |
| Bu kuşlar ayağınızı gagalayarak delikler açacaklar ve kanınızla beraber ödü de emecekler. | Open Subtitles | هذه الطيور ستنقر رجليك لتمتص افرازات الصفراء بنفسها من كل دمك |
| Bu kuşlar,bir şey ifade ediyorlar. Ve ben buraya bir şeyi çözmeye gönderildim. | Open Subtitles | هذه الطيور تعني شيئاً، وقد أُعدت إلى هنا لأعرف ماهو. |
| Eğer Bu kuşlar, sistemlerine virüs bulaşmış olan hayvanlarla temasa geçerlerse kendi neslimizi tehlikeye atmış oluruz. | Open Subtitles | نحن نخاطر بفنائهم لو أن هذه الطيور تأثرت بهم الحيوانات المصابة في نطاقهم |
| bu kuşların yarım milyonu her yıl Asor Adaları'nda yumurtlar ve yiyecek için yakındaki okyanusa gider. | Open Subtitles | نصف مليون من هذه الطيور تأتي كل عام عند جزر الآزور كل عام للتكاثر إو تطوف مياه المحيط بسرعة بحثاً عن الطعام. |
| bu kuşların yiyecek için okyanusa gitmeye ihtiyacı yok. | Open Subtitles | هذه الطيور لا تحتاج للذهاب إلى المحيط من أجل طعامها. |
| bu kuşların resimlerinin ikili ilişkileri güçlendirdiğine inanılıyor. | Open Subtitles | يعتقد ان صور هذه الطيور تحسن العلاقات الشخصية. |
| Satın alıp saldığın o kuşlar gibi. | Open Subtitles | مثل هذه الطيور التى تشتريها وبعدها تظن أنك أطلقت سراحها |
| Evet, ama aklında olsun, o kuşlar çok hırçın olur. | Open Subtitles | نعم.لكن ضعِ في اعتباركي ان هذه الطيور خبيثة |
| Bakıcıya göre, o kuşlar bütün çileklerin üzerinde olmuştur. | Open Subtitles | أستنادا الى حارس الملكية كانت هذه الطيور على جميع أشجار التوت |
| Sonra da bu peruğu cennetkuşu tüyleri ile süslüyorlar. Dert etmeyin orada çok fazla kuş var. | TED | وبعد ذلك يزينون تلك الباروكات بريش طيور الجنة لا تقلقوا، هنالك الكثير من هذه الطيور. |
| bu kuşları asla birine vermemen konuşunda seni uyarmış olmalıyım. | Open Subtitles | لا بدّ وأني عرفت بأنّك لن تتخلّصي من هذه الطيور |
| kuşlar için onlar hayat kurtarıcıdır. | Open Subtitles | الموفر لحياة هذه الطيور المهدده بالانقراض |