| - Bacaklarını dengele, aynen böyle. - öyle yapıyorum zaten. | Open Subtitles | فقط أنقلي الوزن ، فقط هكذا هذا هو ما أفعله |
| Bize böyle davranamazsın. Bu haksizlik. Biz işimizi yapıyoruz. | Open Subtitles | لايمكنك ان تعاملنا هكذا, هذا ليس منصفا, نحن ننفذ مهمتنا |
| böyle güneşli bir gün daha olamaz bunun bir tekrarı olamaz... kimin bu kadar parası var? | Open Subtitles | لن هناك يوم مشمسا هكذا هذا اليوم لا يحدث مرتين اين من يملك المال.. |
| Kahretsin, bu şekilde uyuşturucu vermekten nefret ediyorum. Beni çok sinirlendiriyor. | Open Subtitles | اللعنة ، أكره أن أعطيهم مخدرات هكذا هذا يغضبني للغاية |
| mutlaka bunu satın alacak birileri olmalı... böyle güneşli bir gün daha olamaz bunun bir tekrarı olamaz... kimin bu kadar parası var? | Open Subtitles | يجب ان يكون هناك من سيشترى لن هناك يوم مشمسا هكذا هذا اليوم لا يحدث مرتين اين من يملك المال.. |
| öyle mutluyum ki, uçabilirim... ne güzel bir gökyüzü, cennet gibi bir çatı... böyle güneşli bir gün daha olamaz bunun bir tekrarı olamaz... kimin bu kadar parası var? | Open Subtitles | انا سعيد و استطيع ان اطير يا لجمال السماء لن هناك يوم مشمسا هكذا هذا اليوم لا يحدث مرتين |
| Birlikte büyüdüğüm çocuk böyle nefret ve kin dolu konuşmaz. | Open Subtitles | الصبي الذي كبرت معه لن يتحدث بإسهاب هكذا هذا التعصب وهذه الكراهية |
| Bunun ne kadar böyle kalacağı ise sana bağlı. | Open Subtitles | الى متى سيبقى الوضع هكذا هذا يتوقف كليا عليكِ |
| Seni böyle bıraktığım için çok üzgünüm. | Open Subtitles | أنا آسف فقط رميتها عليك هكذا. هذا ليس خطأك. |
| böyle olmaması gerekir. Hepsi bu. | Open Subtitles | ليس من المفترض أن يكون الحال هكذا هذا كل شيء |
| Ama burada değil. böyle olmaz. Delilik amına koyayım bu! | Open Subtitles | لكن ليس هنا، ليس هكذا هذا جنون بحق الجحيم |
| Genç bir adamın takımını böyle taşıması beni tam buradan yakaladı. | Open Subtitles | أن يقوم شاب صغير بدعم فريقه هكذا هذا يؤثر في هنا تماما |
| Şayet buradan çıkarsak devamlı böyle kambur yürüyeceğim. | Open Subtitles | سوف ينتهي بي الامر امشي هكذا هذا ان خرجنا من هنا اصلا |
| Hey, böyle konuşmamalısın. Doğru değil. | Open Subtitles | هيه لاينبغي لك الحديث هكذا هذا غير لائق . |
| Efendim, böyle top atılmaz. Uygun değil. Ne var? | Open Subtitles | لا يمكنه القذف هكذا هذا غير مسموح |
| böyle endişeli bakmayın. Bu alkışlanacak bir şey. | Open Subtitles | لا تكن عصبياً هكذا هذا يقابل بالإستحسان |
| Çünkü bu şekilde yaşadıkça ondan da nefret ettim. | Open Subtitles | وأكره ماأصبحت عليه . بسبب عيشي هكذا هذا جعلني أكرهها |
| öyle şeylere ben giderim seninle... ve bu şekilde gelirim. | Open Subtitles | انا من تذهب لتلك الأشياء معك وأعود هكذا هذا هو أمرنا الخاص |
| Ve seni bu şekilde istemem, sana ihtiyacım olmasından daha güzel çünkü tamamen saf. | Open Subtitles | انا اريدك هكذا هذا افضل من ان احتاج لك لإن هذا صاف |