| Anissa'nın ağabeyinin hapiste olmasının iyi bir nedeni olduğunu düşünmek isterdim. | TED | كنت أود تصور أن هناك سبباً مقنعاً يبرر سَجنَ أخي أنيسا. |
| Aslında bence bu miyopluğun Silikon Vadisi'nin olduğu yere yerleştirilmesinin bir nedeni var. | TED | وأعتقد بالفعل أن هناك سبباً لقصر النظر هذا في موقع وادي السيليكون نفسه. |
| Ya bana âşıksın, ya da beni takip ettirmenin başka bir sebebi var. | Open Subtitles | موظفيك يلاحقونني. فإن لم تكوني معجبة بي، أعتقد أن هناك سبباً وجيهاً لذلك. |
| Yazım beni buraya getirdi, ben söylüyorum hepsi, Bak, iyi bir neden olmasın lazım. | Open Subtitles | صحيح ، إنظري ، كل ما أقوله هو إذا كانت تعويذتك هي من أحضرني إلى هنا . فلابد أن هناك سبباً جيداً لهذا |
| Ama bu işi sürdürmek için küçük bir sebep olduğunu anlamaya başladığımda... hala çok büyük bir şeyi paylaştığımız geldi aklıma. | Open Subtitles | وعندما ابدأ أشعر أنّ هناك سبباً صغيراً للاستمرار أتذكر أنّنا مازال لدينا شيء هام مشترك بيننا |
| Umarım bu heriflerin hâlâ hayatta oluşunun geçerli bir nedeni vardır. | Open Subtitles | من الأفضل أن يكون هناك سبباً وجيهاً في أن هذين الأخوين ما زالوا أحياء |
| Taslakları okumama izin vermemenin bir nedeni olduğunu biliyordum! | Open Subtitles | عرفتُ أنّ هناك سبباً يجعلكِ تمنعني من قراءة نسخة كتابك |
| Taslakları okumama izin vermemenin bir nedeni olduğunu biliyordum! | Open Subtitles | عرفتُ أنّ هناك سبباً يجعلكِ تمنعني من قراءة نسخة كتابك |
| Eminim acı çekmemizin iyi bir nedeni vardır. | Open Subtitles | أنا متأكد أن هناك سبباً وجيهاً لهذه المعاناة |
| Sihir gösterilerinde canlı fok balıkları görmüyorsan bir sebebi var demektir. | Open Subtitles | هناك سبباً لعدم رؤيتك فقمة بشكل حي في عرض سحري |
| Sadece bir dakika yeter. Çünkü buraya gelmemin tek bir sebebi var. | Open Subtitles | سأحتاج لدقيقة واحدة فقط، لأنّ هناك سبباً واحداً فقط لمجيئي. |
| Ya bana âşıksın, ya da beni takip ettirmenin başka bir sebebi var. | Open Subtitles | فإن لم تكوني معجبة بي، أعتقد أن هناك سبباً وجيهاً لذلك. |
| Bazılarımız her zaman sadece savaşmanın yeterli olmadığını aynı zamanda uğruna savaşılacak bir neden olması gerektiğine inandı. | Open Subtitles | البعض منّا يرى بأنّ القتال ليس كافي يجب أنّ يكون هناك سبباً للقتال |
| O sadece, evliliğinin neden iyi gitmediğine başka bir neden bulmaya çalışıyordu. | Open Subtitles | لكنّه ظنَّ بأنّ هناك سبباً لعدم نجاح زواجِنا |
| Özel bir sebep olmadıkça kız arkadaşını rahat bırakmazlar. | Open Subtitles | دعنى أقابل فتاتك على انفراد إلا إذا كان هناك سبباً خاصاً يمنع ذلك |
| Bu sefer de ona vermeyişinizin bir sebebi olmalı. | Open Subtitles | لابد أن هناك سبباً مقنعاً لعدم اهتمامه بها هذه المرة. |
| Artık kimse kimseye, hiçbir sebeple savaş açmasın. | Open Subtitles | لا ليكن هناك سبباً ما لأحد أن .يقيم حرباً على أحد آخر بعد الآن |