| Çocuklar için çok geç ama beni kurtarmak için bolca zaman var. | Open Subtitles | لقد فات الاوان على بقية الشباب, لكن هناك متسع من الوقت لإنقاذي |
| Özrünü iletmesi için bolca zaman var. | Open Subtitles | هناك متسع من الوقت لإرسال إعتذاره |
| Korkak tavuk gibi koşuşturmam. Daha çok zaman var. | Open Subtitles | لن نلف و ندور مثل دجاجة مبللة سيكون هناك متسع من الوقت سيدى |
| İyi bir yemek için çok zaman var. | Open Subtitles | 30 دقيقة. هناك متسع من الوقت للحصول على الطعام. |
| James istediğin her şeye sahip olmak için zaman var hâlâ. | Open Subtitles | جيمس، والآن لا يزال هناك متسع من الوقت للحصول على كل ما تريد. |
| Almak için zaman var mı? | Open Subtitles | انها مرة أخرى في بلدي كلام فارغ. هناك متسع من الوقت للذهاب الحصول عليه؟ |
| Büyüyünce bunun için çok zamanın olacak. | Open Subtitles | مازال هناك متسع من الوقت لهذا عندما تكبر |
| Her şey için bolca zaman var. | Open Subtitles | هناك متسع من الوقت لفعل أي شيء. |
| Onun için çok zaman var. Onu başka zaman yapabiliriz, dostum. | Open Subtitles | هناك متسع من الوقت لفعل ذلك يمكن ان نفعل ذلك بوقت اخر يا صاح |
| Bakın, yukarıdakilerin fikirlerini değiştirmeleri için çok zaman var. | Open Subtitles | اسمعوا ، لا يزال هناك متسع من الوقت لديهم حتى يغيّروا رأيهم |
| Elbette Angela, daha çok zaman var. | Open Subtitles | نعم، "(أنجيلا)" ، لا يزال هناك متسع من الوقت. |
| Yani, hala onu kurtarmak için zaman var. | Open Subtitles | مما يعني أنه لا يزال هناك متسع من الوقت لإنقاذها |
| Sadece sevmek için zaman var ve bunun için, tabiri caizse sadece 'bir an' var." | TED | هناك متسع من الوقت للمحبة فقط، للحظة فقط، إذا جاز التعبير". |
| Hâlâ yazmak için zaman var, devam edebilirsin. | Open Subtitles | هناك متسع من الوقت للكتابة |
| Bana arabayı kullanmayı öğretebilirsin. Öldüğünde araba kullanmak için çok zamanın olacak. | Open Subtitles | يمكنك الآن تعليمي القيادة - سيكون هناك متسع من الوقت للقيادة وانتي ميته - |