| Seks. Etraf bir sürü hızlı seksle dolu değil mi? | TED | الجنس . هنالك الكثير من الجنس السريع ، اليس كذلك؟ |
| Saygı görmek isteyen bir sürü insan, koca ülkeler var. | Open Subtitles | هنالك الكثير من الناس والكثير من البلدان التي تحتاج الاحترام |
| Bu yüzden etrafta dolaşan bir sürü çıplak model olurdu. | Open Subtitles | لذا كان هنالك الكثير من العارضات يتجولن و هن عاريات |
| Dünyada bundan başka birçok eğlenceli ve ilginç şey var. | Open Subtitles | هنالك الكثير من الاشياء الرائعه و الجميله في هذا العالم |
| Düşünecek daha önemli o kadar çok şey var ki,.. | Open Subtitles | هنالك الكثير من الأشياء المهمه التي علي أن أفكر بها |
| Yani dünyada bir sürü aptal ama iyi insan var. | Open Subtitles | أقصد، هنالك الكثير من الناس المغفلين ولكن اللطيفين في العالم |
| Var ya, Peter aslında devletin desteklediği bir sürü iş eğitimi kursları var. | Open Subtitles | أتعلم في الحقيقه بيتر هنالك الكثير من برامج التدريب على العمل برعاية الدولة |
| bir sürü güçlü mü güçlü canavar burada toplandığını işittim. | Open Subtitles | لقد سمعت أن هنالك الكثير من الوحوش الأقوياء يتجمعون هنا |
| ama bir sürü elektronik devre ve gizli soslar ve türlü fikir hakkı korumalı şeyler var burada. | TED | هنالك الكثير من الإلكترونيات والخلطة السرية وكل أنواع حقوق الملكية الفكرية التي تتبعها |
| yasal olarak yapabileceğin bir sürü şey var. | Open Subtitles | هنالك الكثير من الأعمال الشرعية التي يمكنك فعلها في هذا العالم |
| Bahçede bir sürü zencefil var. Şehriyeyle iyi gider. | Open Subtitles | هنالك الكثير من الزنجبيل بالحديقة لتأكله |
| bir sürü kişi böyle düşünüyordu. | Open Subtitles | كان هنالك الكثير من الناس . من يفكر في ذلك |
| Hız haftası nedeniyle kasabaya bir sürü insan gelmiş galiba. | Open Subtitles | يبدو أن هنالك الكثير من الناس في البلدة من أجل أسبوع السرعة أليس كذلك ؟ |
| Ne demek istedin anlamadım ama, Cumartesi burada bir sürü insan olacak. | Open Subtitles | لا أعرف ما الذي قلته و لكن يوم السبت سيكون هنالك الكثير من الناس |
| bir sürü... | Open Subtitles | بالطبع هنالك مقبس كهرباء هنالك الكثير من الجدران |
| Bunu yapıyorum çünkü insanların birçok ortak yanlarının olduğunu düşünüyorum. | TED | أفعل هذا لأنني أعتقد أن هنالك الكثير من الأشياء المشتركة بين الناس. |
| Yani birçok farklılıklar var. Daha fazla risk alırlar. | TED | إذاَ هنالك الكثير من الاختلافات.هم أكثر مجازفة |
| İkincisi, yapabileceğimiz başka birçok şey var. | TED | ثانيًا، هنالك الكثير من الأشياء التي نستطيع فعلها. |
| Bugünlerde yeşil diye adlandırılan pek çok şey var. | TED | هنالك الكثير من الأشياء تسمى الآن خضراء. |
| Tersini gösteren çok fazla kanıt olsa da ben gerçek bir şeyin peşindeyim. | Open Subtitles | ولكن أيضاً هنالك الكثير من الدليل على العكس أنا أبحث عن شيء حقيقي |
| Taşınmamanın bir çok avantajı var. | Open Subtitles | هنالك الكثير من الإيجابيات تدعوني إلى البقاء هنا |
| Yoksa bugün ortalıkta dolanan bu kadar çok sayıda Taylandlı olmazdı. | TED | ولولا هذا .. لما كان هنالك الكثير من التايلنديين يسيرون هنا |
| Sahne arkasında pek çok olay dönüyor. Kimse bunları hesaba katmıyor. | Open Subtitles | هنالك الكثير من الأشياء الأخري التي لا يضعها الناس في الحسبان |