Dediğine göre başarılı kadınları bir araya getiren tek şey, ortak sahip oldukları tek şey, iyi akıl hocalarına sahip olmak. | TED | حيث قالت إن الشيء الوحيد الذي جمع النساء الناجحات معاً، الشيء الوحيد المشترك بينهن، هو حقيقة أنه كان لهن مرشدون جيدون. |
Gerçekte farklında olmadığımız şey Çin'in son derece çeşitli ve çoğulcu, ve bir çok yönden merkezsizleşmiş olduğu. | TED | وما لا نعيه عادة هو حقيقة ان الصين متنوعة جداً وتعددية جداً وهي لا مركزية على الاطلاق |
Ama benim şirketimi en çok ilgilendiren şey tek benzersiz parçaları toplu bir şekilde üretebiliyor olduğunuz gerçeği. | TED | ولكن الشيئ الذي يهم شركتي اكثر هو حقيقة ان بامكانك صنع منتجات فريدة من نوعها بكميات ضخمة |
Zamanın geçişi temel bir gerçekliktir ve, aslında, evrende tek bir gerçek şey olabilir. | Open Subtitles | مرور الزمن هو حقيقة ثابتة في الواقع , ربما تكون الحقيقة الوحيدة في الكون |
Bunu komik bulabilirsiniz, ama bu bir gerçek. | Open Subtitles | يمكن للمرء أن يضحك بسعادة ذلك، ولكن هو حقيقة. |
Bayanlar ve baylar ters evrim bir teori değil, kanıtlanmış bir gerçektir. | Open Subtitles | سيداتى و سادتى إن الإنحدار ليس نظرية بل هو حقيقة مؤكدة |
Dinliyor olabilecek hiçbir küçük çocuğu korkutmak istemem ancak Gotham Şehri'nin birbirine yapışmış bir grup narin levha üzerine kurulu olduğu az bilinen bir gerçektir. | Open Subtitles | ولكن هو حقيقة معروفة قليلا أن مدينة جوثام هو مبني على مجموعة من لوحات واهية عالقة معا. |
Bu konuda ilgimi çeken şey, ölüme dair tavırlarımızın çoğunu özetliyor olması. | TED | لذلك فإن ما أجده رائعًا حيال هذا الأمر هو حقيقة أن هذا الشيء يلخص نوعًا ما سلوكنا تجاه الموت. |
Yani, şimdiye kadar kanser araştırmasındaki tıbbi alanda başımıza gelen en iyi şey buzdolabının icat edilmesi. | TED | لذلك فأفضل شيء حدث لنا حتى الان في الساحة الطبية في مجال أبحاث السرطان هو حقيقة اختراع الثلاجة. |
İstediğin şey ile doğru olanın farklı olabileceğinin farkında olmaktır. | TED | تعني المخاطرة بامكانية ما تريدونه وما هو حقيقة هي أشياء مختلفة. |
Bütün çevreleri daha kolay olacak şekilde inşa edebiliriz, ama eninde sonunda, yapmak istediğimiz şey bir insanı diğerine bağlamak. | TED | نستطيع أن نبني كل أنواع البيئات لجعلها أسهل قليلا, ولكن في النهاية, ما الذي نحاول فعله هو حقيقة الإتصال بشخص آخر. |
İşine engel olan tek şey de iki yıl önce onu hapse atmamızdı. | Open Subtitles | والشيء الوحيد الذي وقف أمام عمله هو حقيقة أننا حشرناه في السجن قبل عامين |
Ama ilginizi çekeceğini düşündüğüm şey ölmeden önceki birkaç saat içinde seks yapmış olması. | Open Subtitles | ولكن ما ظننتُ أنّكِ قد تجدينه مثير للإهتمام حقاً هو حقيقة أنّها أقامت علاقة حميميّة قبل ساعات قليلة من وفاتها |
Bu sadece... bir gerçek. | Open Subtitles | وهذا هو فقط... لهذا... هذا هو حقيقة واقعة. |
Evrim de bir gerçek. | Open Subtitles | والتطور أيضاً هو حقيقة. |
Hayır, bu bir gerçek. | Open Subtitles | لا ، هو حقيقة. |
Bu bir gerçek. | Open Subtitles | هذا هو حقيقة. |
Aslında bu bilinen bir gerçektir. | Open Subtitles | حسنا، تعرف، هو حقيقة مفهومة |
Evrim de ispat edilmiş bir gerçektir. | Open Subtitles | والتطور أيضاً هو حقيقة مثبتة. |