| Ve bu, benim aptal arkadaşım, çalacağımız sınav sorunlarını... sakladıkları dolabın anahtarı. | Open Subtitles | وهذا يا صديقتي الغبية , هو مفتاح الخزانة الخاصة بالاجابات التي سنسرقها |
| Dediğim gibi, ben çok çalışmanın başarının anahtarı olduğuna inanırım. | Open Subtitles | كما كنت أقول أعتقد أن العمل الجاد هو مفتاح النجاح |
| Su hayatın anahtarıdır, ama donmuş halde iken, gizli bir güçtür. | TED | الماء هو مفتاح الحياة، ولكن فى شكل متجمد، فهى قوة كامنة. |
| Kendimizi bu fırsattan yararlandırabiliriz ya da bunu kaybedebiliriz ve eğer kendimizi bu fırsattan yararlandırırsak, bu mutluluğun anahtarıdır. | TED | يمكننا أن نستفيد من هذه الفرصة، أو نضيعها، فإن تمكنا من الاستفادة منها، فهذا هو مفتاح السعادة. |
| - Kasayı açan anahtar mı bu? | Open Subtitles | هل هذا هو مفتاح درج النقود؟ |
| Asiler bu lanet olası köprünün tüm bölgenin kilit noktası olduğuna karar verdi. | Open Subtitles | صرح ريب اللعين أن هذا الجسر هو مفتاح المنطقة بالكامل |
| Söylenmesine alışık olduğumuz istihbarata inanırsan, bunun ölüme açılan bir anahtar olduğunu bilirsin. | Open Subtitles | "تصدق المعلومة" اعتدنا القول ان ذلك هو مفتاح الموت تعلمين |
| Çocukken, yaratıcılığın hayallerden gerçekliğe geçmenin anahtarı olduğunu fark ettim. | TED | عندما كنت طفلا، اكتشفت أن الإبداع هو مفتاح العبور من الأحلام إلى الواقع. |
| İşte garajın anahtarı... kurban her akşam tam 7.30'da garaja giderdi... 292 BX 74 plakalı, yeşil Volvo. | Open Subtitles | هذا هو مفتاح المرءاب حيث يذهب الضحية كل ليلة في السابعة والنصف تماما يقود سيارة فولفو خضراء رقم اللوحة292 بي أكس74 |
| - Ana kapının anahtarı neye benziyor? | Open Subtitles | كيف هو مفتاح الباب الأمامي؟ إنه كبير وأسود اللون |
| Kayıp anahtar... kitaptan çıkan Bir depo anahtarı olmalı | Open Subtitles | المفتاح المفقود المفتاح الذي في الكتاب هو مفتاح الخزانة |
| Ve evet, "Tesla" yalnızca günlüğümün anahtarı, ...gösterimin değil. | Open Subtitles | و نعم , تسلا هو مفتاح مفكرتي فقط و ليس خدعتي هل إعتقدت انني سأفرط |
| Anlaşılan o ki, iyi tasarlanmış bir itibar sistemi, güven inşa etmenin anahtarıdır. | TED | اتضح، نظام حسن السمعة هو مفتاح بناء الثقة. |
| Hazırlık yapmak, fark edilmeden başarılı zaman yolculuğunun anahtarıdır. | Open Subtitles | الاستعداد هو مفتاح نجاح السفر عبر الزمن الغير واضح. |
| Evet ama müşterilerine anaflaktik şok vermek de iflasın anahtarıdır. | Open Subtitles | أجل، لكن إحداث صدمة تأقية لزبائنك هو مفتاح الإفلاس |
| Bu vitrini açan anahtar. | Open Subtitles | هذا هو مفتاح صندوق العرض. |
| Bu her neyse, kilit noktası para. | Open Subtitles | المال هو مفتاح القصة |
| Tüm kararların kilit noktası nedir? | Open Subtitles | ما هو مفتاح أيّ قرار؟ |
| Ayırmanın kilit noktası bu. | Open Subtitles | هذا هو مفتاح الفصل |
| Nede mi bir anahtar? | Open Subtitles | لماذا هو مفتاح ؟ |