| Doktor, onun tam anlamıyla iyileştiğini ve Her şeyin iyiye gideceğini söyledi. | Open Subtitles | قال الطبيب أنه شفي تماماً وأن كل شيء سيكون على ما يرام |
| Her şeyin senin aklına bağlı olduğunu söyledim. | Open Subtitles | أخبرتك انه عليك محاولة السيطرة وأن كل شيء يعتمد على العقل |
| Tek bildiğim Konsolos'un öldürüldüğü ve Her şeyin değiştiği. | Open Subtitles | كل ما أعرفه أن القنصل قد قُتل، وأن كل شيء تغير |
| Her şey tamam mı, bir bak istersen. | Open Subtitles | من الأفضل أن تتأكد منها، وأن كل شيء جيد. |
| Bana ondan hoşlandığını söylemiştin. Her şey iyi gidiyordu. | Open Subtitles | أخبرتني أنك معجب بها وأن كل شيء يسير كما يرام |
| Ve elim mahkum, ve elimiz mahkum ve Her şey mahkum. | Open Subtitles | وأنني محكوم علي بالموت و أننا محكوم علينا بالموت وأن كل شيء محكوم عليه كذالك |
| Ona, aramızda olup bitenin bir hata olduğunu ve Her şeyin bittiğini söyle. | Open Subtitles | أخبر زوجتك أن ما حدث بيننا كان غلطة وأن كل شيء إنتهى |
| Beklentileri karşılayamamanın, yaptığın Her şeyin aslında hiçbir işe yaramayacağını hissetmenin, ne demek olduğunu bilirim. | Open Subtitles | لا، أعرف الآن كيف يبدو ذلك. ألاّ تفي بالتوقعات المنوطة بك، وأن كل شيء تفعله ليس جيّداً بما يكفي. |
| Beklentileri karşılayamamanın, yaptığın Her şeyin aslında hiçbir işe yaramayacağını hissetmenin, ne demek olduğunu bilirim. | Open Subtitles | لا، أعرف الآن كيف يبدو ذلك. ألاّ تفي بالتوقعات المنوطة بك، وأن كل شيء تفعله ليس جيّداً بما يكفي. |
| Her şeyin yolunda olacağı fikrine kapılmıştım çünkü yalnız değildim. | Open Subtitles | شعرت وأن كل شيء سيكون على ما يرام لأنني لم أكن بمفردي. |
| Annem işbirliği yapmamız gerektiğini söyledi, ...onlarla iş birliği yaparsak Her şeyin yoluna gireceğini söyledi. | Open Subtitles | أمي قالت أننا نحتاج أن نتعاون وأن كل شيء سيكون على مايرام إن فعلنا مايقولونه |
| Annem işbirliği yapmamız gerektiğini söyledi, ...onlarla iş birliği yaparsak Her şeyin yoluna gireceğini söyledi. | Open Subtitles | أمي قالت أننا نحتاج أن نتعاون وأن كل شيء سيكون على مايرام إن فعلنا مايقولونه |
| Endişelenmemesini, eşyaları topladığımızı ve Her şeyin vaktinde... yapıldığını söyle. | Open Subtitles | قل له لا داعي للقلق وأننا نقوم بحزم الأمتعة وأن كل شيء في الموعد المحدد |
| Ne diyorsun? Bir hiçe mi inanmalıyım? Her şeyin anlamsız olduğuna? | Open Subtitles | اتعني انه لا ينبغي لي ان اؤمن بشيء، وأن كل شيء بدون معنى؟ |
| Ve şempanzelerin kötü durumundan daha fazla bahsettikçe, Her şeyin birbirine bağlanmış olduğu gerçeğini fark ettim ve gelişmekte olan dünyanın sorunları, çoğunlukla gelişmiş dünyanın açgözlülüğünden kaynaklanıyordu ve Her şey bir araya geliyordu, ve- bir anlam değil, umut anlamda yatar, dediniz- anlamsızlık oluşturuyordu. | TED | وكلما تحدثت كثيرا عن حالة الشمبانزي، أدركت كثيرا حقيقة أن حقيقة كل شيء مترابط، ومشاكل العالم النامي غالبا ما تنبع من جشع العالم المتطور، وأن كل شيء مربوط ببعضه البعض، وخلق -- ليس معنى، الأمل يكمن في الشعور، كما قلتم -- إنه عمل دون معنى. |
| Nihayetinde, Her şey yayılmaya devam edecek ta ki kainat soğuk ve karanlık bir hâl alana kadar. | Open Subtitles | وأن كل شيء في نهاية المطاف سوف يظل ينتشر ، إلى أن يصبح الكون مظلماً بارداً |
| "Her şey yolundaymış gibi davransam daha iyi." diye düşündüm. | Open Subtitles | .. وقررت أنه من الأفضل أن أبدو وأن كل شيء بخير |
| Bu strateji altında eğittiğimiz kişilere tüm dikkatlerini bitiş çizgisine vermelerini ve etrafa bakmaktan kaçınmalarını, bitiş çizgisinin üzerinde görülmesi belki zor ve hatta etrafındaki Her şey flu olsa da bir spot ışığı olduğunu söyledik. | TED | الأشخاص الذين درَّبناهم بهذه الخطة، أخبرناهم أن يركِّزوا انتباههم على خط النهاية، ليتجنبوا النظر من حولهم، ليتخيلوا ضوء يسطع من ذلك الهدف، وأن كل شيء حول هذا مشوش وربما من الصعب رؤيته. |
| Her şey kontrol altındaymış gibi görünüyor. | Open Subtitles | لكن يبدو وأن كل شيء تحت السيطرة |
| Ve şu anda olan Her şey arkamızda kalmıştı. | Open Subtitles | وأن كل شيء يحدث الآن أصبح من الماضي. |