"واجِبهِ أَنْ" - Traduction Arabe en Turc

• zorunda
• gerekmiyor

Öyle olmak zorunda değil, büyü bizim taframızdayken en azından.
هو لَيْسَ مِنْ واجِبهِ أَنْ يَكُونَ، لَيسَ بالسحرِ على جانبِنا.

Öyle olmak zorunda değil ki.
نعم، لَكنَّه لَيْسَ مِنْ واجِبهِ أَنْ يَكُونَ، النيل، هَلْ لا تَرى؟

Bunu bu kadar parlayarak mı yapmak zorunda?
هَلْ هو لَيْسَ مِنْ واجِبهِ أَنْ هَلْ الذي لذا بشكل زاه؟

Bana hiçbir şey kanıtlaması gerekmiyor.
هو لَيْسَ مِنْ واجِبهِ أَنْ يُثبتَ أيّ شئ لي.

Şu anda yapmamız gerekmiyor.
حَسناً، هو لَيْسَ مِنْ واجِبهِ أَنْ يَكُونَ الآن. حينما تَحسُّه.

Mükemmel olması gerekmiyor.
هو لَيْسَ مِنْ واجِبهِ أَنْ يَكُونَ مثاليَ.

Mükemmel olmak zorunda değil.
هو لَيْسَ مِنْ واجِبهِ أَنْ يَكُونَ مثاليَ.

Evlenmezseniz, ülkeyi terketmek zorunda değil mi?
حَسناً، هَلْ هي لَيْسَ مِنْ واجِبهِ أَنْ تَتْركْ البلادَ إذا أنت هَلْ لا تَتزوّجُها؟

Yemek zorunda mı?
هَلْ هو لَيْسَ مِنْ واجِبهِ أَنْ يَأْكلَ؟

- Bir neden olmak zorunda mı?
- هَلْ هناك لَيْسَ مِنْ واجِبهِ أَنْ يَكُونَ a سبب؟ - نعم.

Belki de devamlı konuşmak zorunda kalan, çiftlerden biri değillerdir.
هم نوعَ الزوجِ الذي لَيْسَ مِنْ واجِبهِ أَنْ... تكلّمْبشكلثابت.

Ve bir kız olmayı dilemiş böylece çalışmak zorunda kalmayacakmış.
ثمّ تَمنّى بأنّه كَانَ a بنت... لذا هو لَيْسَ مِنْ واجِبهِ أَنْ يَعْملَ.

Ama böyle olması gerekmiyor, dostlarım.
لَكنَّه لَيْسَ مِنْ واجِبهِ أَنْ يَكُونَ مثل ذلك، أصدقائي.

Böyle olması gerekmiyor.
هو لَيْسَ مِنْ واجِبهِ أَنْ يَكُونَ مثل ذلك.

Bu şekilde bitmesi gerekmiyor.
هو لَيْسَ مِنْ واجِبهِ أَنْ يَنتهي مثل هذا.

Ruby için de aynı şey olması gerekmiyor.
lt لَيْسَ مِنْ واجِبهِ أَنْ يَكُونَ ذلك الطريقِ لروبي.

Alttaki oluğun yanını yalıtması gerekmiyor baba, çok önemli değil.
يا، أَبّ. هو لَيْسَ مِنْ واجِبهِ أَنْ caulk مِن قِبل أسفل التدفّقِ. هو لَيسَ ذلك المهمِ.

- Bitmesi gerekmiyor ki.
لَيْسَ مِنْ واجِبهِ أَنْ.