Ailesi dehşete düşmüş. Oraya gitmek zorundaydım. | Open Subtitles | كانت عائلته مفجوعة واضطررت للذهاب إليهم هناك |
Affedersin, Sinclair için alışverişe gitmek zorundaydım. | Open Subtitles | عذرا، واضطررت للذهاب للتسوق لسنكلير. |
Bunları almak için markete gitmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | يا. مهلا، واضطررت للذهاب الى السوق للحصول على هذا بالنسبة لك. |
Bıçkınlık? Ya, West Jordan'daydık, Utah, ve şu boğa yüzümü metal sürgüye bindirdi -- işte, yüzüm parçalandı ve hastaneye gitmek zorunda kaldım. | TED | قسوة؟ حسنًا كنا في ويست جوردان, يوتا, وهذا الثور شق وجهي تمامًا كما لوكانت طلقات رصاص كما تعرفين اصاب كامل وجهي بالكدمات واضطررت للذهاب للمستشفى |
Yaraladım ve hastaneye gitmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | تأذيت واضطررت للذهاب إلى المستشفى |
Charlie, Acil Servis'e gitmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | تشارلي، واضطررت للذهاب إلى ER |