Sürekli, dışarıdaki hayatın bir benzerini yaratmaya çalıştılar ama bulundukları durumun gerçekliği kaçınılmazdı. | TED | حاولوا باستماتة إعادة خلق تلك الحياة الموجودة بخارج المعسكر لكن لا يمكن تجاهل واقعهم. |
Bu yozlaşmış bir gerçeklik değil. Bu Üçlü'nün gerçekliği. | Open Subtitles | إنه ليس واقعهم المعقد إنه واقعهم مع الثالوث |
İnsanlar gün içerisinde yükseliyorlar ve düşüyorlar, ama bu onların gerçekliği dolayısıyla kabul ediyorlar ve bundan daha farklı bir şey deneyimlememişler. | Open Subtitles | الناس مزاجاتهم متقلبه على طول اليوم لكن هذي هي حقيقة واقعهم فيتقبلونها كما هي و لم يعيشوا اي تجربة مختلفة ايضا |
Bu onların gerçekliği. | Open Subtitles | هذا واقعهم |