| Ayrıca Waldron'un suçlu olmak gibi küçük bir sorunu var. | Open Subtitles | وإلى ذلك هناك مشكلة صغيرة في ان يكون والدرون مذنبا |
| Connecticut eyaleti halkının John Waldron'a karşı davası hızla ilerletildi. | Open Subtitles | قضية شعب ولاية كونيتيكت ضد جون والدرون تقدمت سريعا |
| John Waldron'un yakalanması reform hükümetine yapılan saldırıları susturmuştu. | Open Subtitles | لجميع الاغراض والمقاصد القبض على جون والدرون اوقف الهجوم على الحكومة الاصلاحية |
| Waldron davasında kamu avukatı olarak atandı. | Open Subtitles | انه فقط كان يجهز الدفاع العام في قضية والدرون |
| - Olmaya çalışıyorum, efendim. - Harry, Waldron'u kurtarabileceğini sanıyor. | Open Subtitles | حسنا، احاول ان اكون كذلك سيدي هاري يعتقد انه يمكنه اخراج والدرون |
| Sayın Yargıç izin verirseniz, bu öğleden sonra Eyalet John Waldron'a karşı davasını dikkatinize sunmak istiyorum. | Open Subtitles | اذا تكرمت فضيلتك، اود ان افتتح برعايتك هذه الظهيرة جلسة قضية الولاية ضد جون والدرون |
| John Waldron 18 gün sonra Ohio'da yakalandı ve bu şehre iade edildi. | Open Subtitles | جون والدرون تم اعتقاله لاحقاً بـ 18 يوما في اوههايو واُعيد الى هذه المدينة |
| Dördüncüsü, bu tanıklara ek olarak Romulo Cartucci Bayan Greta Neilson ve Bay Eugene Cary hepsi de karakolda olay yerinden kaçarken gördükleri adam olarak Waldron'u tanımladılar. | Open Subtitles | رابعا، هؤلاء الشهود بالاضافة الى راميلو كارتوتشي الانسة جريتا نيلسن والسيد يوجين كاري كلهم عرّفوا والدرون في قسم الشرطة |
| Beşincisi, Waldron suçu itiraf eden yazılı bir ifade verdi. | Open Subtitles | خامسا، والدرون قدم افادة كتابية اعترافاً بالجريمة |
| Altıncı, Waldron'un üzerinde bulunan tabanca 32 kalibrelik bir silahtı ve merhumun başında bulunan merminin ateşlendiği silahtı. | Open Subtitles | سادسا، المسدس الذي عثر عليه مع والدرون كان سلاح عيار أ.32 وكان هو المسدس الذي منه اطلقت |
| Sayın Yargıç, dünkü oturumun kapanışında eyalet John Waldron'a karşı davasında takipsizlik itirazında bulunacağımı duyurmuştum. | Open Subtitles | فضيلتكم، في ختام جلسة الامس اعلنت انني كنت سأترافع بحجة عدم الاستمرار في المحاكمة في قضية الولاية ضد جون والدرون |
| Ya o gece, Bayan Nelson pencereden el sallayanın John Waldron değil de arkadaşlarınızdan... | Open Subtitles | وأليس من الجائز ايضا، انسة نلسن انه لم يكن جون والدرون وإنما شخص آخر من أصدقائك؟ |
| Ve tavsiyesi üzerine, Bayan Nelson'un 29 Eylül akşamı John Waldron'u gördüğünü söylediği noktada, tam tezgahın arkasında durdum. | Open Subtitles | وبناء على نصيحتها، وقفت خلف الطاولة في نفس الموضع حيث اعلنت الانسة نلسن انها رأت جون والدرون في مساء 29 سبتمبر |
| Şimdi, pencereden gördüğünüz Waldron muydu? | Open Subtitles | الآن، هل كان والدرون مَن شاهدتِهِ عبر تلك النافذة؟ |
| Ya sanık John Waldron'un 29 Eylül gecesi sinemanıza girmediğini kesinlikle belirtebilir misiniz? | Open Subtitles | وتستطيعين دون شك اعلان ان المتهم جون والدرون لم يدخل دار العرض في ليلة 29 سبتمبر؟ |
| Şef Robinson, John Waldron'un tüm sorgulaması boyunca vardınız ve sanığın itiraf etmesi için hiçbir zorlama yapılmadığını belirttiniz. | Open Subtitles | سيد روبينسن، كنت حاضرا لكامل التحقيق مع جون والدرون وانت تقرر انه لا شيء تم القيام به لانتزاع اعتراف من المتهم |
| Polisin balistik uzmanı kurşunun John Waldron'un üzerinde bulunan silahtan çıktığını zaten belirtmişti. | Open Subtitles | الشرطة صرّح سابقا انها جاءت من المسدس المكتشف مع جون والدرون شخصيا |
| Sayın Yargıç, bu, yakalandığı gece John Waldron'un üzerinden alınan silah. | Open Subtitles | فضيلتك، هذا هو المسدس الذي اُخذ من جون والدرون في ليلة اعتقاله |
| Ve 24 saat içinde, John Waldron yeniden özgür bir adamdı. | Open Subtitles | وخلال 24 ساعة جون والدرون كان مرة اخرى رجلا حرا |
| Albay Waldron kıdemli İngiliz subayımız. | Open Subtitles | الكولونيل والدرون كبير القوات البريطانية |