| Onlarla sabah akşam, yağmur, fırtına, kar demeden çalıştım. | Open Subtitles | وقفت معهم, صباحاً, وظهراً وليلاً، أثناء المطر المتساقط, والعواصف والثلج. |
| En nihayetinde, atmosferin, bulut ve fırtına oluşturmak için ısıya ve basınca nasıl tepki verdiğini iyi biliyoruz. | Open Subtitles | في النهاية, نحن نفهم جيداً كيف يتفاعل الغلاف الجوّي مع الحرارة والضغط حتى يُشكّل الغيوم والعواصف الرعدية |
| Ve tahtın tüm gücüne karşın gemileri sıklıkla açlığa fırtına ve boraya ve korsanlara mağlup oluyordu. | Open Subtitles | ورغم كل قوة التاج، تضيع سفنها كثيراً من الجوع والعواصف والزوابع والقراصنة. |
| Elbette, 170 kilometre hızda da rüzgarlar çıkar, hiç görmediğimiz fırtınalar gibi. | Open Subtitles | بطبيعة الحال، سوف تكون هناك رياح 170 ميل في الساعة أيضا، والعواصف وكأننا لم أر قط. |
| Depremler ve fırtınalar dünyayı salladı, gökten de bir yıldız kaydı. | Open Subtitles | -هزت الزلازل والعواصف الارض وفى السماء شوهد نجم يسقط |
| Sana emrediyorum bunu senden isteyen rüzgarlara ve fırtınalara hükmeden Yüce Tanrı'dır. | Open Subtitles | أنه يقوم بالسيطرة عليك هل هو, من يتحكم فى البحار والرياح والعواصف |
| Gözlerin yangından, fırtınalardan dem vuruyorken zarif vücudun ise tutkunun o fırtınalı semalarına götürülmek için feryat ediyor. | Open Subtitles | ،عيناك تنطقان بالنيران والعواصف وجسدك الرشيف يصرخ في سماوات عاصفة من العشق والهيام |
| Ve tahtın tüm gücüne karşın gemileri sıklıkla açlığa fırtına ve boraya ve korsanlara mağlup oluyordu. | Open Subtitles | ورغم كل قوة التاج، تضيع سفنها كثيراً من الجوع والعواصف والزوابع والقراصنة. |
| - Denizde çokça yağmur, fırtına oldu. | Open Subtitles | لقد كانت هناك الكثير من الأمطار والعواصف عند القناة |
| Deniz, fırtına ve deprem tanrısıdır. | Open Subtitles | إنه إله البحار والعواصف والزلازل. |
| Pazuzu denen İblis kıtlık, çekirge ve fırtına Asur Tanrısıdır. | Open Subtitles | إنه (بزوزو)، إله آشوري للمجاعة والجراد والعواصف |
| fırtına ve rüzgârlarla aşınan ölümcül soğukluktaki bu dağlar dünya üzerinde yaşanması en zor yerlerdendir. | Open Subtitles | قاتلةالبروده ، تم صقلها بالرياح القوية، والعواصف الثلجية، هذه الجبال من بين الأماكن التى لا يمكن العيش بها على الأرض _BAR_ |
| Son yüzyılda araba kazasında can kaybı riski %96 daha azken, kaldırımda araba çarpması riski %88 daha az, uçak kazası can kaybı riski %99 daha az, iş kazası can kaybı riski %95 daha az, kuraklık, sel, yangın, fırtına, volkan, heyelan, deprem ve meteor çarpması gibi doğal felaket sebebiyle can kaybı riski de %89 daha az, bunun sebebi Tanrı'nın bize daha az kızgın olması değil, altyapımızdaki dirençten doğan düzelmeler. | TED | ففي خلال القرن الماضي، أصبحت احتمالات أقل في أن نقتل في حادث سيارة بنسبة 96٪ في المائة أو أن نسحق على الرصيف بنسة 88%, أو أن نموت في تحطم طائرة بنسبة 99 % أو أن نموت أثناء العمل بنسبة 99 % بنسبه %89 أن تموت بأسباب إلهية كالجفاف و الفيضانات وحراق الغابات والعواصف والبراكين والانهيارات الأرضية والزلازل والنيازك بافتراض أن الله لم يصبح أقل غضبا علينا ولكن بسبب التحسينات في مرونة بنيتنا التحتية. |
| "Ve fırtınalar bizi heyecanlandırır, | Open Subtitles | والعواصف التي تثير الدماء موجودة |
| Ve bu ormanda fırtınalar çok nadir görülür. | Open Subtitles | والعواصف الممطرة نادرة في الغابة |
| Yaşlanmış insanları evlerinden atıp, kürklerini alıp onları fırtınalara bırakırlarmış. | Open Subtitles | نركل كبار السن إلى خارج الأكواخ، نتركهم للدببة القطبية والعواصف. |
| Genç şairler! Gücünüzü bulutlardan, ışıktan, fırtınalardan alasınız... | Open Subtitles | شِعر جديد,اسحب الطاقة من' 'الغيوم والضياء والعواصف |
| Yıldırımlar, depremler ve fırtınalardan yıldızların parlamasını sağlayan şeylere kadar. | Open Subtitles | من البرق, الزلازل والعواصف الى مايجعل النجوم مُشعّة |