| Devriye arabamızın arkası kusmuk içinde, leş gibi içki kokuyor. | Open Subtitles | أما نحن فلدينا رائحة الخمر والقيء في مؤخرة سيارة الدورية |
| Evet, kanıma eroin ithal ediyordum beni konuk olarak ağırladıkları her dar sokakta kusmuk ve idrar ihracatı yapıyordum. | Open Subtitles | لقد كنت أستورد الهيروين إلى مسقط رأسي وكنت أصدر الزقاق والقيء إلى أي من كان بصفته ضيفاً |
| Üstüm başım her zaman boya, tutkal ve kusmuk içindedir zaten. | Open Subtitles | ودائما مغطاه بالطلاء والمعجون والقيء على اية حال |
| İshal veya kanlı kusmuk, etrafta aptalca gülüşmene sebep olmaz. | Open Subtitles | أجل لا شيء أفضل من الإسهال والقيء المدمّى يثير حسّ الفكاهة لدى المرء |
| Gitmeden koltuklardaki sakız ve kusmukları temizlemeyi unutma. | Open Subtitles | جيد ولا تنسى أكشط كل العلكة والقيء من على المقاعد |
| Önceden uyarayım, sanrın mide bulantısı ve kusmuk ile başlayacak. | Open Subtitles | علي ان احذركم ,على الارجح ان الرحلة سوف تبدا مع بعض الغثيان والقيء |
| Çocuklar her yerde çığırır her yer abur cubur,balon ve kusmuk olur. | Open Subtitles | الأطفال يصرخون في جميع الأنحاء ورمي الطعام والبالونات والقيء في كل مكان. لا، لا، لا. |
| Kan, kusmuk, aşırı tükürük salgısı delili. | Open Subtitles | إنَّ الدماءَ هنا والقيء, دليلً على اللعاب المفرط |
| Her gece kusmuk, kan ve insan dışkısı koktum. | Open Subtitles | كنت أفخص الدماء والقيء والبقايا البشرية كل ليلة |
| Umarım çam aromalı kusmuk kokusu hoşuna gider. | Open Subtitles | آمل أن تحب رائحه الصنوبر والقيء |
| Terry, buraya gel. Dinle... Çocuk kusmuk ve içki kokuyor. | Open Subtitles | (تيري)، تعال إلى هنا تفوح من الفتى رائحة الكحول والقيء |
| Tabi bu günlerde herkes Magaluf'a gidip bira, kusmuk ve bel soğukluğunu öğreniyor. | Open Subtitles | في أيامنا هذه، بالطبع، الجميع يذهب إلى مدينة Magaluf ويتعلم حول البيرة والقيء والكلاميديا. |
| Kakaları, kusmukları falan temizliyorum. | Open Subtitles | تنظيف الاوساخ والقيء. |