| Bu, kristaller ve onların götürdüğü Anahtarlar için de geçerli. | Open Subtitles | هذه هي حقيقة الكريستالات والمفاتيح تقود إليه |
| Elinde kapısına ulaşacak kadar açık bir adres ve içeri girmek için Anahtarlar vardı. | Open Subtitles | كان يملك الإرشادات مباشرة إلى منزلها والمفاتيح ليستطيع الدخول |
| 60. sokakla Broadway'in köşesinde bir kamyonet var, Anahtarlar güneşliğin içinde. | Open Subtitles | هناك شاحنة مركونة عندالـ60 والمفاتيح تحت الشمسية |
| Silahlarınızı, kelepçelerinizi, anahtarları, her şeyi masaya koyup, defolun! | Open Subtitles | حطوا المسدسات والكلبشات والمفاتيح وكل حاجه على الترابيزه وأخرجوا.. |
| Yani katil her kimse cesedi, silahı ve anahtarları aynı zamanda suya atıyor. | Open Subtitles | فإنه رمى الجثه والسلاح والمفاتيح في الماء وفي نفس الوقت |
| Kıyafetlerini şu çuvala, cüzdan, anahtar, takı gibi kişisel eşyalarını da sepetin içine koy. | Open Subtitles | وضع ملابسك في الحقيبة ، أي ممتلكات شخصية ، المحفظة والمفاتيح ، والمجوهرات ، إلى آخره ، في هذه السلة. |
| Hem gerekçesi vardı, hem de kuvveti yerindeydi ve bu mekânın anahtarı onda vardı. | Open Subtitles | لديه الدافع، القوة والمفاتيح لدخول المكان |
| ben bile herhangi bir saç kesimi yapamıyorum, kaldı ki bu Anahtarlar, Mohikan saçından hoşlanmaz. | Open Subtitles | بدون التفكير بشأن المفاتيح والمفاتيح ليسوا مثل الموهاكس |
| Git paramı getir sonra da gidip senin morugu bulalım. Eger bir yere gitmeyi düşünüyorsan Anahtarlar bende. Ne Yapıyorsun? | Open Subtitles | اذهب واحضر نقودي, ثم نعثر على رجُلك العجوز والمفاتيح ستظل معي, إن فكرتَ أن تهرب إلى مكانٍ ما |
| Filtre kağıdı yanıyor ve Anahtarlar bükülmüş. | Open Subtitles | الرباط يحترق، والمفاتيح منسوخة |
| Ve bu kelepçeler için Anahtarlar. | Open Subtitles | والمفاتيح إلى هذه الأصفادِ. تعال. |
| Hans, bunlar içeri girmek için evraklar. Ya Anahtarlar? | Open Subtitles | ـ هانس, الأوراق للدخول ـ والمفاتيح |
| - Birkaç düzine emlakçı kadın. - Anahtarlar ön kapıda kutuda durur. | Open Subtitles | - شـركات أخرى ، والمفاتيح في الخزنة على الباب - |
| Benim işim fişler ve Anahtarlar üzerinedir. | Open Subtitles | وظيفتي كلها حول أكعاب التذاكر والمفاتيح |
| O güzel 760i'yi görünce... Anahtarlar kontakta öylece duruyor falan... | Open Subtitles | عندما رأيتُ سيّارة "760 آي" الجميلة، تقف هناك، والمفاتيح في المشغّل |
| Park izni, kimlik kartı, Anahtarlar... | Open Subtitles | تصريح الوقوف والبطاقة والمفاتيح |
| Bütün anahtarları ve saatleri şapkaya koyup oraya bırakalım. | Open Subtitles | سنضع كل الساعات والمفاتيح فى القبعه |
| Arabayı ellerim olmadan ve gözlerim kapalı ve de anahtarları sallayarak sokaktan aşağı süremem, değil mi? | Open Subtitles | لن أستطيع أن أتجول في الشارع وأيديّ ليست على المِقوَد وعيني مغطاة والمفاتيح معلقة بيدي في هذه الحالة هل أستطيع أن أقود ؟ |
| Bunlar maksimum güvenlik bileklikleri. Standart anahtar uymaz. | Open Subtitles | تلك أغلال الحالة الامنية القصوى والمفاتيح الاعتيادية لن تفلح |
| Çalışmanı gördük... Krokiler, anahtar kartı. | Open Subtitles | .. لقد رأينا ورشة عملك المخططات، والمفاتيح |
| Uzun zaman süremez. Kapıyı kilitlemiyor, anahtarı üstünde bırakıyor. | Open Subtitles | لا أعتقد أنه سيحتفظ بها لوقتٍ طويل، يستمر في تركها والمفاتيح بداخلها |