| Korktuğunu biliyorum ve biraz huzura ihtiyacın var. ve bu fırsatı bana asla vermeyeceğini de biliyorum. | Open Subtitles | أعرف بأنّك خائف وبأنّك يمكن أن تستعمل بعض الراحة. |
| ve Rachel'ı da hiç sevmemiştin. | Open Subtitles | وأنت إعتقدت بأنّه سيكون صعب وجودك مع جوي وبأنّك لم تحبي ريتشل في الحقيقة |
| Geleceğini bildiren küçük kartı gönderdiğini ve sığır eti istediğini biliyorum. | Open Subtitles | و أعرف أنك قمت بإعادة تلك البطاقات لتقول أن سوف تأتي وبأنّك فضّلت لحم بقر |
| ve çarşamba sabahı buraya yalnız döndüğününü ona anlatmadım. | Open Subtitles | وبأنّك رَجعتَ الأربعاءَ الصباح، وأنت كُنْتَ لوحده. |
| Çünkü onlara neden fikirlerini değiştirdiklerini sorduğumda bana seninle konuştuklarını ve senin söylediklerinin onlara bu etkiyi yaptığını söylediler. | Open Subtitles | لأنه عندما سألت عن سبب كل هذا التغيير الجوهرى؟ قالوا أنهم قد تحدثوا إليك وبأنّك تحدثت إليهم بعقلانية |
| Firar girişimlerinin arkasındaki kişi olduğunu ve bir çocuğu kaçırdığını söylediler. | Open Subtitles | أُخبرتُ بأنّك العقل المدبّر وراء عمليّة فرار من السجن وبأنّك اختطفت ولداً كضمانة |
| Ya seni bombaya götürürsem ve sen de patlatırsan? | Open Subtitles | وبأنّك لن تفجّر القنبلة إن أخذتُك إليها؟ |
| Tina, bizim için çok iyi olduğunu ve onunla dans etmeni istediğini söyledi mi? | Open Subtitles | تينا، هل أخبرَك انك جيده جداً علينا وبأنّك يَجِبُ أَنْ ترَقْصى مع طاقمه؟ |
| Bu kasabadaki insanların senin flörtleşebildiğini ve Didi'yi sallamadığını görmesi gerek. | Open Subtitles | بحاجة البلدة هذه في الناس تواعد لرؤيتك لا وبأنّك إهتمام أية ديدي تعر |
| Senden, geçmişinin kararlarını etkilememesini ve nedensiz yere adamlarını tehlikeye atmamanı bekliyorum. | Open Subtitles | لكنّني سأتوقع منك أن لا تسمح للماضي بالتأثير على قراراتكِ، وبأنّك لن تُلقي بفريقك إلى التّهلكة |
| Sadece kendi fikirlerinize önem verdiğinizi ve onları gerçekleştirmek için elinizden geleni yapacağınızı düşünüyorlar. | Open Subtitles | يَعتقدونَ بأنّك تَهتمُّ فقط حول أفكارِكَ الخاصة وبأنّك تَعمَلُ أيّ شئَ لإنْجازهم |
| Her şeyin bir plan olduğunu ve seçilmiş kişiler olduğunuzu çocuklarınızın ise seçilmediğini, her şeyin kader olduğunu söylediler. | Open Subtitles | ولقد أخبروك بأن كل هذا كان سيحدث وبأنّك أُخترت وأطفالك لم يكونوا وكلّ هذا كان قدرنا |
| ve o üç serseriyi hizaya sokmam da seni memnun etti, değil mi? | Open Subtitles | وبأنّك سعيد الطريقَ عالجتُ أولئك الثلاثة goons، حقّ؟ |
| Mektup yazmana ve iyi olmana hepimiz çok sevindik. | Open Subtitles | كلنا سـعـداء جداً لأنك كتبت لنا ! وبأنّك بخــير |
| ve sizden başka becerikli yokmuş. | Open Subtitles | وبأنّك الوحيد الذى يستطيع عمل أي شيء |
| ...ve tarafınızdan hiçbir şeye ödeme yapılmadığını. | Open Subtitles | وبأنّك لم تعمل اي دُفْعاتَ من أيّ نوع. |
| Oradasın ve yalnız olduğunu biliyoruz. | Open Subtitles | نَعْرفُ بأنّك هنا، وبأنّك وحيد. |
| Sadece ne kadar mutlu olduğumu benimle hala ilgilendiğini ve senin beni, benim seni reddettiğim gibi reddetmediğini. | Open Subtitles | فقط كم سعيد أنا... بأنّك ما زلت إهتمّ بي... وبأنّك ما رفضتني مثل أنا إعتقدت بأنّك كان عندك. |
| ve o üç serseriyi hizaya sokmam da seni memnun etti, değil mi? | Open Subtitles | وبأنّك سعيد الطريقَ عالجتُ أولئك الثلاثة goons، حقّ؟ |
| - Senin kızlara iyi baktığını ve bayağı kazanç teklif ettiğini söyledi. | Open Subtitles | أخبرَني بأنّك أَخذتَ العناية الجيدة للبناتِ... وبأنّك تَعْرضُ نوع من منافع. |