| bunun yerine, iddaasına göre seni onu korkutmak için göndermişim. | Open Subtitles | وبدلاً من ذلك، يدعي بأنّني قمت بإرسالك من أجل إخافته |
| bunun yerine, bütün belirlemeyi yapabilen tek bir ağ tasarladık. | TED | وبدلاً من ذلك، فقد قمنا بتدريب شبكة واحدة للقيام بالكشف كاملاً لنا. |
| bunun yerine, bu inanılmaz ortak akıl davranışı tamamen balıkların birbirleri ile olan etkileşiminden ortaya çıkmaktadır. | TED | وبدلاً من ذلك سلوك العقل الجماعي المذهل هذا ينشأ على نحو محض من تفاعلات الأسماك الواحدة مع الأخرى |
| onun yerine, tek birine kilitlendi. Hiçbir özelliği olmayan bir kadını hedefine koydu. | Open Subtitles | كلاّ، وبدلاً من ذلك، يجد ذلك الهدف، لا شيء مُميّز بها، ويُرسّخ أعلامه. |
| onun yerine ülkede oradan oraya uçarak yeni bir iş bulmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | وبدلاً من ذلك ، أحلق عبر البلاد لمُحاولة الحصول على وظيفة جديدة |
| Polisler bana yardım etmek yerine beni bir hayvan gibi, bu küçük, ufacık hücreye attılar. | TED | وبدلاً من أن يقوم الشرطي ،بمساعدتي ، رموني بزنزانة صغيرة ، كالحيوان |
| Ateş etmek yerine düşmanı o tepeden kazdıkları yerlere düşürdüler. | Open Subtitles | وبدلاً من اطلاق النار قاموا بالهجوم من جانب تلك التلة على العدو. |
| İnsanların olmadığı bir dünyada yollar, artık boz ayı için engel olmak yerine onlara eski topraklarına dönmede yardımcı olacaklardır. | Open Subtitles | في حياة ما بعد البَشَر الطرق لم تعد موانع للدبّ وبدلاً من ذلك أصبحت ممرات تقودهم إلى قلب أرضهم السابقة |
| Hatta yeni, kolay teknolojilere sahiptiler; herkesi birbirine bağlamayı vadettiler ama bunun yerine mevcut sosyal ve ırksal ayrımları derinleştirdiler. | TED | لقد امتلكوا تقنيات جديدة خالية من الاحتكاكات التي وعدت بربط الجميع سوياً وبدلاً من ذلك عمقت الانقسامات الاجتماعية والعرقية القائمة. |
| ama bunun yerine bir boğa güreşçisi gördüm... ve söylemeliyim ki bu çocuk çok esaslı. | Open Subtitles | وبدلاً من ذلك رأيت مصارع ثيران ويجب عليّ القول إنه فتى أصيل |
| bunun yerine, kalmasına ikna etmek için onun elini tutuyor. | Open Subtitles | وبدلاً من ذلك، أنها تمسك بيده لأقناعه بالبقاء |
| bunun yerine beni yürüyen bir ölüye çevirdiler. | Open Subtitles | وبدلاً من ذلك حولوني إلى رجل ميت يمشي على قدمين |
| bunun yerine, onu öldürüp paniklerler, üstünü örtüp sen bunu öğrenirsen.. | Open Subtitles | وبدلاً من ذلك، قتلوه وخافوا، وغطوا الأمر وعلموا بمجرد أن تعرفي، سيتوقف البيع بدون تفاهم |
| bunun yerine işi bitmiş bir pop-starı mı seçti? | Open Subtitles | وبدلاً من ذلكَ يختارُ مغني بوبٍ لا عقلَ له؟ |
| Ve bunun yerine, Etrafım arkadaşlarımla sarılı bir şekilde, dışarı çıkıyorum. | Open Subtitles | وبدلاً من ذلك، سأخرج الليلة، محاطة بالاصدقاء |
| onun yerine elimize geçen şey troller. | TED | وبدلاً من ذلك ما حصلنا عليه هم المتصيدون. |
| onun yerine takımın beklenmeyene karşı nasıl hazırlanması gerektiğinin tarifini yazabilirsiniz. | TED | وبدلاً من ذلك، يمكنك أن تجعل وصفه لكيفية الحصول على فريق الذي أعد لغير متوقع. |
| onun yerine, bu dalgalanmaları düzenlemek için, geleneksel elektrik santrallerinde sürekli olarak ekstra elektrik üretiliyor. | TED | وبدلاً من ذلك، لاستيعاب هذه التقلبات، يتم إنتاج بعض الكهرباء الإضافية من محطات الطاقة التقليدية باستمرار. |
| Yavrusunun acı çekmesine müsaade etmek yerine adam ikisi için de sonu getirmiş. | Open Subtitles | وبدلاً من جعل ابنته تعاني قتلها وقتل نفسه |
| Onun bu akıl hastalığını kabul etmek yerine, ama sen bunu kutsal kitaba çevirdin. | Open Subtitles | وبدلاً من جعله يعترف بمرضه، أنت حولت الامر للكتاب المقدّس. |
| Ve bir zamanlar senin gibi acı çekenlere yardım etmek yerine onlardan yarar sağladın. | Open Subtitles | وبدلاً من مُساعدة هؤلاء الأشخاص الذين يُعانوا كما كُنت تُعاني من قبل تربحت منهم |
| Ve şişman olmak yerine Gerçekten güzel karın kasları var. | Open Subtitles | وبدلاً من كونه سمين، لديه هيئة جميلة حقاً. |