| Pekala, iyi. Senin dünyanda herşey mantıklı ve doğru gibi görünüyor. | Open Subtitles | حسناً، جيد يبدوا أن كل شيء سليم وصحيح في هذا العالم |
| Kepler, insanlık tarihinde gezegenlerin hareketlerini, ve Güneş Sisteminin çalışmasını somut ve doğru olarak ilk açıklayan kişiyidi. | Open Subtitles | يُعتبر كيبلر أول شخص فى تاريخ البشرية لكى يفهم بشكل كمّى وصحيح آلية حركة الكواكب |
| Ve evet, bir sütyen yüzünden kötü kredi puanım olabilir. | Open Subtitles | وصحيح أن تاريخي الائتماني سيء بسبب صدرية |
| Ve evet, bu durum o yaşlanana kadar bekleyebilir ama o göğüsleri olan bir adam ve liseye başlayacak yıllarca okul sıralarında alacağı psikolojik hasardan bahsetmeye bile gerek yok. | Open Subtitles | وصحيح أنه يستطيع الإنتظار إلى أن يكبر ولكنه فتى ذو ثديين وعلى أبواب المرحلة الثانوية ولا سبب يدعو لأن نجعله عرضة لمشاكل نفسية نتيجة لتحمّله الإساءات في المدرسة |
| Hayatımın ilk 12 yılı, mutlu, sağlıklı ve normal küçük bir çocuktum. | TED | في أول 12 عام من حياتي كنت طفل طبيعي سعيد وصحيح |
| - Şimdi saf ve gerçek olan biziz! | Open Subtitles | الآن نحن نقية وصحيح! |
| Ama Tanrı onu bize saltanatımın haklı ve doğru olduğunu göstermek için getirdi. | Open Subtitles | لكن الرب أحضره إلينا لنظهر أن حكمي صائب وصحيح. |
| Ve bu şüpheli vakitlerde, Tanrı bize açık ve doğru bir sesle konuşacaktır. | Open Subtitles | و انة فى اوقات الشك , الرب سوف يتحدث لنا فى صوت واضح وصحيح |
| Her şeyin yerinde ve doğru olduğunu onaylayacaktık. | Open Subtitles | على كل ما هو صادق وصحيح في شخصياتنا |
| Onların günahları adil ve doğru biçimde orada tartıldı. | Open Subtitles | حيث سيتم وزن خطاياهم بميزان.. لأن كل هذا عادل وصحيح" |
| Doğru, doğru ve doğru. | Open Subtitles | أنتَ حساس صحيح ، صحيح ، وصحيح |
| Çünkü gerçek ve doğru olan | Open Subtitles | .وهو حقيقي وصحيح |
| Ve evet, bazen yaratıcı çözümler bulman gerekiyor. | Open Subtitles | وصحيح, احيانا يجب ان تأتي بحل مبتكر |
| Ve evet, bu işleri takip eden bir adamım var. | Open Subtitles | وصحيح ،يوجد معجبين بالمسلسل |
| Ve evet, Eric O'Bannon hataları olan bir insan evladı. | Open Subtitles | وصحيح أن (إيريك أوبانون) شخص لديه عيوب |
| Ve evet. | Open Subtitles | وصحيح ... |
| Sen, genç ve sağlıklı olduğun için yaşıyorsun. | Open Subtitles | أنت على قيد الحياة لأنّك شاب وصحيح معافى |
| Hastanın sadece iyi ve sağlıklı biri olduğunu kabul edebilir ve evine gönderirsin ya da fedakârlığı semptom olarak kabul edebilirsin. | Open Subtitles | يمكنك أن تعترف أن مريضك هو مجرد شاب لطيف وصحيح للغاية و ترسله للمنزل |
| Birçok berbat karakter özelliğimin olduğu gerçeğini kabul edebilirim ama bize yaptıkları berbat şeylerin beni hasta ve eşcinsel yaparken seni sağlıklı ve hetero yaptığı gereğini kabul etmem. | Open Subtitles | سأؤيدك بحقيقة أن عندي الكثير من مميزات الشخص السيئة, لكن ليس في حقيقة كم من الأشياء الفظيعة قد فعلوا بنا وجعلوني مريضاً وشاذاً في حين أنك بقيت مستقيماً وصحيح الجسد. |
| - Saf ve gerçek olan biziz! | Open Subtitles | نحن نقية وصحيح! |