Her şeyin yolunda gittiğinden emin olmak için beni minibüsün içine koydu. | Open Subtitles | لقد وضعني في هذه الشاحنه لكي اتاكد من ان كل شئ علي ما يرام |
Önce beni çamaşır çekmecesine koydu, sonra suya soktu sonra da zorla köfte yedirdi. | Open Subtitles | أولا وضعني في درج الملابس الداخلية ثم دفعني تحت الماء ثم أجبرني على أكل الماتلوف |
Babam beni bir gemiye koydu ve son anda uzaklara gönderdi. | Open Subtitles | أبي وضعني في سفينة و أرسلني بعيدا في آخر لحظة |
Söyledim ya, biri beni isteğim dışında bu bedene soktu. | Open Subtitles | لقد أخبرتك أحد ما وضعني في جسده رغماً عني |
Beni bu işe soktu çünkü onun kuklası olacağımı sanıyor. | Open Subtitles | وضعني في هذه الوظيفة لأنه ظن أنني سأكون جروهـ |
Hakkı var, beni ekibe onun gözü kulağı olayım diye koydu. | Open Subtitles | لديهِ وجهُ نظر اقصد ، المحافظ وضعني في هذا الفريق لأكون عينيهِ واذنيهِ |
Evet, bodur bir cüceden başka bir şey değildim ama elindeki en iri kıyım çaylakla beni çukura koydu ve 10 saniye içinde çocuğun boynunu kırıverdim. | Open Subtitles | أجل، لم أكن سوى قزم ضعيف لقد وضعني في الحفرة مع أكبر مُتدرب لديه، وقطعت عُنق ذلك الغلام في 10 ثوانِ |
Beni sevdiği için önce hava kilidine koydu. | Open Subtitles | وضعني في غرفة معادلة الضغط أولاً لأنه كان يحبني |
Benim hayatımı aldı ve sonra beni bir kutuya koydu, ve yeniden alıyordu neredeyse. | Open Subtitles | -لا. أخذ مني حياتي ثم وضعني في صندوق وكاد يأخذها مجدداً. |
Beni sebze buğulandırıcısına koydu. | Open Subtitles | وضعني في قدر الضغط مع الخضار |
O zaman beni bu uçağa kim koydu? | Open Subtitles | إذن من وضعني في هذه الرحلة؟ |
Beni bahçe kulübesine koydu. | Open Subtitles | وضعني في سقيفة حديقته |
RAndevum olan kişi beni bu listeye koydu. | Open Subtitles | صديقي وضعني في القائمة |
Çünkü Gideon bir nedenle bu yolda bana koydu. | Open Subtitles | لأن (غيديون) وضعني في هذا الطريق لسبب |
Bu konuşma beni ilk yerde bu bokun içine soktu. | Open Subtitles | هذا هو الحديث الذي وضعني في هذا المأزق في المقام الأول. |
Beni bu işe de o soktu zaten biliyorsun | Open Subtitles | أعني، أنه هو من وضعني في هذا العمل. لا داعي أن أخبرك هذا. |
Ve bu beni bir etik ikilemine soktu, görüyorsunuz. | Open Subtitles | و ذلك وضعني في معضلة اخلاقية, أترى؟ |
Tüm bu olup biten her şey beni çok güç, çok iğrenç bir duruma soktu. | Open Subtitles | هذا الأمر كله وضعني في موقف مشين |
Dün kendi evimde beni çamaşır makinesine soktu. | Open Subtitles | بالأمس وضعني في ماكينة غسل الملابس |