| Ara Papağanları tam gözlerini karartmışken tuhaf bir yeni yaratık ortaya çıkıyor. | Open Subtitles | تماما مثلما الببغاوات على وشك أن تفرط فيه, مخلوق جديد وغريب يظهر. |
| Etrafta okullarda daha fazla bilgisayar bulunması gerektiğini söyleyen büyük ve tuhaf bir fikrin dolaştığına inanıyorum. | TED | أحس أن هناك رأي هائل وغريب متداول بأن علينا وضع المزيد من أجهزة الكمبيوتر في المدارس. |
| Zengin ve tuhaf amcan yeni vefat etmiş, sen ve 99 pis akraban da vasiyetinin açıklanmasına davetlisiniz. | TED | عمك الغني وغريب الأطوار توفي حديثاً وأنت وأقاربك التسعة والتسعون البغيضون تلقيتم دعوة لحضور قراءة الوصية |
| Biz ebeveynler bilgisayar biliminin anlaşılması zor, garip bir bilimsel disiplin olduğunu ve sadece gizemli üreticilere ait olduğunu düşünürüz. | TED | إننا نحن الآباء من يشعر وكأن علم الحاسوب هو مجال علمي غامض وغريب ينتمي فقط لصنّاع الغرائب. |
| Annem ve Babam 1. derece kuzenler, ve durum boyle olunca ne olur bilirsiniz, bilirsiniz-- yani benim berbat bir sekilde tuhafca garip bir tarafim var, ki herzaman onunla savasiyorum. | TED | وهما أقارب من الدرجة الأولى, تعرفون ما يحصل عندها, فلديَ جانب مريع وغريب والذي أصارعه طوال الوقت |
| İşim o kadar kişisel ve o kadar garip ki kendi sözlüğümü yaratmak durumunda kalıyorum. | TED | عملي شخصي جدا وغريب جدا لدرجة أنه يتحتم على ابتكار قاموس له |
| Ona ''acı'' demek yerine, ''ilginç, yabancı bir his'' diyelim. | TED | بدلًا من كلمة "ألم"، قولوا: "إحساس آخر مثير للاهتمام وغريب." |
| O kadar zor ve tuhaf ki, bazen "acaba bu bir kamera şakası mı" diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. | TED | وإنه لصعب وغريب بأن نتساءل أحياناً إذا كنا عديمي الأخلاق. |
| Olağanüstü bilimsel tecrübeleri olan dev mali kaynakları olan buna cüret edecek kadar sapık ve tuhaf biri? | Open Subtitles | شخص لديه خبرة تقنية عالية جداً مصادر مالية هائلة شخص منحرف وغريب الاطوار بما فيه الكفاية ليأتى بمثل هذه الفكرة |
| Güzel. Sanırım benim adamımla sizin tuhaf adamınız arasında seçim olacak. | Open Subtitles | هذا جيد، أظن الآن أنه لديها الخيار بين رجلي وغريب الأطوار الذي انتقيتماه |
| Fizikçiler, String teorisini tozlu raflarda bırakarak, doğanın kuvvetlerinin de parçacıklar yoluyla açıklanabileceği yolunda şaşırtıcı ve tuhaf bir öngörüde bulundular. | Open Subtitles | تاركين نظرية الخيط فى التراب, صنع الفيزيائيون تنبؤ مذهل وغريب: أن قوى الطبيعة |
| Senin gibi sinirli ve tuhaf olmam için bir saniye ver bana. | Open Subtitles | فقط أعطني الثاني للحصول على كل غضبان وغريب مثلك. |
| Biraz asosyal ve tuhaf olduğunu biliyorum ama ne de olsa arkadaşım. | Open Subtitles | َعْرفُ بأنّها نوعُ متخلّف عقلياً إجتماعياً وغريب ولكنها صديقتى. |
| Çok şişman, kısa saçlı biriydi... bana garip bir kitaptan resimler göstermişti. | Open Subtitles | كان سميناً جداً وشعره قصيراً... وعرض لي صوراً من كتاب صغير وغريب |
| Bilmiyorum, ama her kimse, garip ve asabi biri. | Open Subtitles | لا أعرف, ولكنه كان شخص غاضباً حقاً وغريب |
| İnsanlar için öyle. Fakat bir Jaffa için çok garip bir durum. | Open Subtitles | وهو غير شائع بين البشر وغريب جداً بالنسبة للجافا |
| Uzun boylu, garip birisi gözlüklü, acayip bir tip sayılır. | Open Subtitles | إنه، يبدو بعمر الـ40 او 45 سنة غريب, يرتدي النضارات، وغريب الأطوار نوعاً ما |
| Biliyorum biraz garip gelecek ama, telefon numaranı alabilir miyim? | Open Subtitles | أعرف ان هذا سوف يبدو مخيف وغريب ولكن هل استطيع الحصول على رقمك؟ |
| Sonuçta kocamanım, garip bir tipim var ve kimse benimle bir şey yapmak istemiyor. | Open Subtitles | أعني، فأنا ضخم وغريب الأطوار ومظهري مُضحك، لا يودُّ أيّ شخص أن يقوم بأي شيء معي. |
| Kızlardan en büyüğü olan 13 yaşındaki annem kendisinden iki kat yaşlı ve tamamen yabancı biriyle evlendirildi. | TED | تزوجت والدتي الأكبر سنًا عن عمر يناهز 13 عامًا، من رجل ضعف عمرها وغريب عنها تمامًا. |
| Hayır, sen fırsatlar ülkesinde, iyi şeyler yapmaya çalışan gizemli ve egzotik bir göçmensin. | Open Subtitles | أنت مهاجر غامض وغريب ترغب بالأفضل في أرض الفرص |