| - ...iyi gidiyorum. Hayır, öğle vakti öğle yemeğini yer. | Open Subtitles | لا، ليس في وقتِ الغداء انها في وقت الغداء الآن |
| Birlikte geçirdiğimiz vakit ikiye katlandı. öğle tatilin bitmeden gitmezsen daha da çok. | Open Subtitles | بل أكثر، لولا أنّك تغادرُ قبل نهايةِ وقتِ الغداء |
| Önemli bir işin yoksa hiç değilse öğle yemeğinden önce gelirsen çok seviniriz. | Open Subtitles | إذا لم يكن لديكَ مانع فإنه سيسعدنا أن تحاول القدوم إلى هنا قبل وقتِ الغداء على الأقل |
| Nellie, öğle arası kendi arabamla seninle pratik yapabilirim. | Open Subtitles | نيلي، أنا يُمْكِنُ أَنْ أُزاولَ مَعك في سيارتِي في وقتِ الغداء. |
| öğle vaktiydi. | Open Subtitles | بقرب وقتِ الغداء. |