| Yani, bu beni erkenden matematik ve kimya alanlarına itti. | TED | لذلك، في وقت مبكر جدًا، دخلت مجال الرياضيات والكيمياء. |
| Yumuşak kalplilerin daha çok acı çektiklerini erkenden öğreniyoruz. | TED | نتعلم في وقت مبكر أن ذوي القلوب الرقيقة يعانون. |
| Bu sabah erken saatlerde buranın çok yakınlarında hırsızın biri, saygıdeğer amcamın tapınağına girip bunları çalmaya kalkıştığı için. | Open Subtitles | لإنه في وقت مبكر هذا الصباح وليس ببعيد عن هنا اقتحم لص أكثر معابد عمي توقيراً وحاول سرقة هذه |
| Sabahın erken saatlerinde Kaptan James Wheeler'dan bir mesaj aldık. | Open Subtitles | في وقت مبكر هذا الصباح تلقينا رسالة الكابتن جيمس ويلر. |
| - Erken kalktığını hatırlıyorum ama bu biraz fazla. | Open Subtitles | أتذكر استيقاظك في وقت مبكر ولكن هذا وقت مبكر جداً |
| Keşke daha önce tanışsaydık. Sizinle konuşmak çok hoşuma gitti. | Open Subtitles | ليتني قابلتك في وقت مبكر ، لقد استمتعت بالحديث معك |
| İkincisi, maaş almanızı ve kariyerinizin daha başlarında ve herhangi bir çevrede erkenden terfi etmenizi sağlar. | TED | رقم اثنين: ستجعلك أيضًا تحصل على مستحقاتك وترقيتك في وقت مبكر جداً في عملك ووقت مبكر جداً في أي بيئة عمل. |
| Hayır. Hayır, yapamam. erkenden gitmeliyim. | Open Subtitles | لا، لا، لا أستطيع يجب ان اغادر في وقت مبكر جدا |
| Ve sen erkenden yatağa mı gitmek istiyorsun? | Open Subtitles | وانت تريد ان تذهب إلى السرير في وقت مبكر. |
| Pazartesi sabahı erkenden görüşürüz tamam mı? | Open Subtitles | سوف أراك مشرقة في وقت مبكر يوم الاثنين، حسنا؟ |
| Bu sabah erkenden, General Scott Seattle'a uçtu. | Open Subtitles | في وقت مبكر من هذا الصباح طار الجنرال سكوت إلى سياتل |
| erkenden buluşuruz. daha önce uğrayacağımız bir yer var. | Open Subtitles | لنجعل هذا في وقت مبكر فعلي أولاّّ أن أقضي عملاّّ |
| Öyle görünüyor ki, cinayetler bu akşam erken saatlerde işlenmiş. | Open Subtitles | يبدو أنّ جرائم القتل حصلت في وقت مبكر من هذا المساء |
| Sadece akşam ve sabah erken saatlerde beslenirler. | Open Subtitles | تتغذى في وقت مبكر المساء والصباح الباكر. |
| erken saatlerde, tamamen bağlantıyı kaybettiğiniz doğru mu? Evet. | Open Subtitles | هل صحيح أنكم قد فقدتم الاتصال بها بصورة كاملة في وقت مبكر الليلة ؟ |
| Kurban akşamın erken saatlerinde davetsiz bir misafiri ihbar etmek için 911'i aramış. | Open Subtitles | اتصلت الضحية بالطوارئ في وقت مبكر من هذا المساء للإبلاغ عن شخص دخيل |
| - Erken ayrıldım, 6:30 sularında. | Open Subtitles | لكني غادرت في وقت مبكر جداً في الـ6: 30 |
| Bu daha önce çekilmiş. Ray Finkle'i sezonun ortasında takıma almışlardı. | Open Subtitles | لقد أخذت هذة الصورة فى وقت مبكر من الموسم أنه لم يقيد الا فى منتصف الموسم |
| Onu fırlatmışlar mı, yoksa önceden arabaya mı yerleştirilmiş? | Open Subtitles | هل ألقوا بها أم كانت قد زرعت فى وقت مبكر ؟ |
| Partiyi biraz erken bitirmeye çalış. | Open Subtitles | اسمع .. هل تمانع في انهاء هذا الحفل في وقت مبكر ؟ مـاذا ؟ |
| Şu anda plana göre Amerika'da sonbaharın sonunda çıkacak ve burada da Noel'de veya yeni yılın başında. | Open Subtitles | سيعرض فى أمريكا فى نهاية الخريف وهنا فى الكريسماس او فى وقت مبكر من ذات العام |
| Bu kadar erken gelmen ne hoş. - Değil mi Charles? | Open Subtitles | من الجيد أن تكونى هنا فى وقت مبكر أليس كذلك تشارلز؟ |
| Hayır. Her zamankinden daha erken saatte günlük felaket dozunu getiriyor. | Open Subtitles | كلا، إنها تسلّم جرعة الجحيم اليومية في وقت مبكر عن المعتاد |
| Selam, Cohen, erkencisin. | Open Subtitles | مهلا ، كوهين ، وكنت في وقت مبكر. |
| Ayılar erken geldi ve en iyi avlanma noktaları konusunda endişeliler. | Open Subtitles | تحضر الدببة في وقت مبكر ، حريصة على افضل مواقع الصيد. |
| Lea de Lonval, zaman zaman erken kalkıp kendini gladyatör savaşına hazırlamak ihtiyacını duyardı. | Open Subtitles | وكان فى كثير من الاحيان ليا دى لونفال كانت تعتقد انه يجد ان تبدأ فى وقت مبكر وان تستعد لكى تكافح امام الانكماشات الجلدية |
| Doktor Grubber ile randevumuz vardı. biraz erken geldik. | Open Subtitles | نعم , نحن الأفضل هنا في الإجتماع مع الدكتور "جوبير" نحن في وقت مبكر قليلاً |