| Berta, annesi ve ben boşanma sürecindeyiz ve çocuk üstesinden gelemediği karmaşık duygular içerisinde. | Open Subtitles | نمرّ أنا ووالدته بمرحلة طلاق ولم يهضم بعد مشاعر المرحلة |
| "Matthew Sembrook,babası Erwin ve annesi Vivian ile birlikte." | Open Subtitles | ماثيو سينبروك مع والده إروين ووالدته فيفيان |
| Babası emekli SAS komandosu. annesi davranış terapisti. | Open Subtitles | والده عميل متقاعد من القوات البريطانية الخاصة، ووالدته معالجة للسلوك. |
| Sonra Annesiyle annem deli gibi kavga etmeye başladı. Ardından polisler geldi. | Open Subtitles | لذلك والدتي ووالدته قد دخلتا في شجارٍ كبير ، وبعدها أتت الشرطة |
| Bu yüzden, bir adam babasını ve annesini terk edecek. | Open Subtitles | لهذا السبب يترك الرجل والده ووالدته, |
| 6 çok iyi bir fiyat. Bakın, sahibi vefat etmiş ve annesi bir an önce elinden çıkarmak istiyor. | Open Subtitles | الستة هي مجرد مساومة , مالك القارب توفي ووالدته تريد بيعه بسرعة |
| Çocuk ve annesi. Çocuk hedef alındığını düşünüyor. | Open Subtitles | الفتي ووالدته, يعتقد الفتي أن هنالك من يراقبه |
| Amerika Açık Tenis'i kazansa, ...oyuncu kulübesi arkasındaki ön sırada annesi ile babası arasında alenen ağlardım. | Open Subtitles | سيربح بطولة الولايات المُتحدة الأمريكية سأبكي علنـاً بصف اللاعبين الأمامي بين والده ووالدته |
| Ateşi 38 derece, annesi bütün gece kustuğunu söyledi. | Open Subtitles | حرارته مئة وواحد ووالدته تقول أنّه باقي ساهراً طوال الليل |
| Torunum evden kaçmış ve annesi hasta oldu resmen | Open Subtitles | .سأخبرك بالذي يجري حفيدي قد تم التبليغ عنه أنه مفقود ووالدته أتعبها القلق عليه |
| Ve annesi de kaçak göçmen çıktı. | Open Subtitles | ووالدته تم القبض عليها بواسطة إدارة الهجرة |
| Ayrıca annesi altın bir yumurtanın alabileceği en iyi elbiseleri giyiyordu. | Open Subtitles | ووالدته بإمكانها أن تلبس أفضل ماقد تشتريها البيضة الذهبية |
| Hayır, Oscar ve annesi birkaç ay önce taşındı. | Open Subtitles | لا ، هو ووالدته قد إنتقلوا من هُنا منذ شهرين مضوا |
| annesi ve babası trajik bir şekilde ölünce Noel ona elveda şarkısını söylemişti. | Open Subtitles | حيث والده ووالدته ماتا بشكل مأساوي والذي بدا هذا الكريسماس لا يحمل نفس المعاني بعد بالنسبة له. |
| Babası kumarhane müdürüymüş, annesi ise emlakçı. | Open Subtitles | والده كانوا رئيس كازينو مقامرة، ووالدته كانت سمسارة عقارات |
| annesi kendini kaybetti. Birini kaybetmek çok zor. | Open Subtitles | ووالدته بمفردها الآن أعني، خسارة أحدهم أمر قاسِ |
| Bosnalı bir çocuk ve annesi şey, onlar mülteci. | Open Subtitles | وهو من "البوسنا" ووالدته ايضاً انهم لاجئين |
| O gün sabah, Annesiyle birlikte kemoterapi uzmanlarıyla görüşmüştü ve kemoterapi için hastaneye yatmıştı. | TED | والذي قام ووالدته بالاجتماع مع أطباء العلاج الكيميائي في وقت سابق من ذلك اليوم، وتم ادخاله إلى المستشفى للبدء في تلقي العلاج الكيميائي. |
| Babam Lucas ve Annesiyle kalabileceğimi söyledi. | Open Subtitles | أبي يقول بوسعي البقاء مع " لوكاس " ووالدته |
| Annesiyle onu hafta burada istemedik. | Open Subtitles | أنا ووالدته لانريده هنا هذا الأسبوع |
| Hayır, hayır, bu küçük bir çocuk ve annesini umursamayacak kadar sıkışık olan onlara çok acı çektiren sistemin, yani senin kişisel işin. | Open Subtitles | لا، لا، لا، هذا شخصيّ، بالنسبةِ لطفلٍ صغير ووالدته اللذّان عانا الأمرّين بسبب النظام، والمقصود هو أنت، مشغولٍ جدًّا لئلّا يكترث بهما. |
| Ve bunu biliyor musun bilmem, ama Marlon'ın anne ve babası geçen yıl bir araba kazasında öldü. | Open Subtitles | ولا أدري إن كنتِ تعلمين ذلك، لكن والد مارلون ووالدته لقيا حتفهما في حادث سيارة العام الماضي |