| Ben de avukatların en iyi yaptığı şeyi yapıp sizin bencilliğinize başvuracağım. | Open Subtitles | لذا سأفعل ما يبرع به المحامي وسأناشد طبيعتكما الأنانية |
| En iyi olduğu taktik talimde çuvallayınca kenara çekip yüzleştim. | Open Subtitles | ظل يتخلف عن المناورات الفنية التي يبرع فيها عادةً فأخذته جانباً وواجهته |
| Fakat, seni doğru anladıysam çocukların insanların yapay zekâlardan daha iyi yapabildiği şeyleri yapması için eğitimde çok acil devrime ihtiyacımız olduğunu düşünüyorsun. | TED | ولكن.. إن كنت فهمتُك جيدًا فأنت تعتقدين أننا نحتاج حقًا لثورة تعليميّة عاجلة لنساعد الأطفال في فعل الأشياء التي يبرع فيها البشر أكثر من الذكاء الاصطناعي؟ |
| Herkes bir şeyde iyidir. | Open Subtitles | الجميع لديه ما يبرع فيه |
| -Masajdada iyidir | Open Subtitles | يبرع في التدليك |
| Neredeyse yaptığı her şeyde başarılı olan yıldız bir savcı ihtimalen pezevenkliğin tek başına yapamayacağı kadar büyük bir iş olduğunu hayal edemez. | Open Subtitles | النجم المدّعي العام الذي دائماً يبرع لينهي شيء في حياته إنه لا يستطيع أن يتخيل أنّه مع قواد |
| Bu yüzden, önemli soru şudur, "Tam olarak oyuncular neyde iyi oluyorlar ?" | TED | فالسؤال الكبير هو, "ما الذي يبرع فيه اللاعبون؟" |
| Suçu önlemek, polisin en iyi olduğu alan değildir. | Open Subtitles | منع الجرائم ليس ما يبرع فيه رجال الشرطة |
| En az onlar kadar iyi tırmanan bir avcı: | Open Subtitles | صيادٌ يبرع في التسلق كما يفعلون، |
| Çok iyi biri gibiydi. En iyi üçkagitçilar öyledir. | Open Subtitles | بدا لطيفًا للغاية - هذا ما يبرع به المحتالين - |
| Dünyalıların en iyi yaptığı iş yıkımdır. | Open Subtitles | تدمير الأشياء هذا ما يبرع به الأرضيون |
| Senden daha iyi iş çıkaracağından mı endişeleniyorsun? | Open Subtitles | وأنت تخشى أنه يبرع بذلك أكثر منك؟ |
| Sırtını sıvazlamamı ya da ayak masajı istemiyorsan, cücelerin en iyi yaptığı şeyi yapabilir miyim? | Open Subtitles | والآن، ما لَمْ تكن راغباً بفرك ظهرك أو تدليك قدمَيك... أيمكنني الذهاب للقيام بما يبرع به الأقزام؟ |
| - Herkesin iyi olduğu bir şey vardır. | Open Subtitles | كل انسان يبرع في شيء ما |
| Maalesef, bunda da iyi değildi. | Open Subtitles | وللأسف، لم يبرع فيه |
| Ancak timsahların çok iyi olduğu bir şey varsa o da sabretmektir. | Open Subtitles | ولكن لو هناك شيء" .. واحد يبرع فيه التماسيح "ألاّ وهو الصبر ... |
| Sweets, ailene karşı daha nazik olmamızı söyledi, Sweets bu işlerde çok iyidir. | Open Subtitles | (سويتس) قال بأن هذا سيخفف على والديك، وهو أمر يبرع فيه (سويتس) |
| Tabii canım, çünkü Oliver duygularını ifade etme konusunda çok iyidir. | Open Subtitles | -أجل، لأنه يبرع بالتعبير عن مشاعره . |
| Bir de Meksikalıların tek doğru yaptığı işin park yapmak olduğunu sanırsın. | Open Subtitles | تعتقد أن الشئ الوحيد الذي يبرع فيه المكسيكيون، سيكون ركن السيارات. |