| Tuhaf, çünkü onu burada tutan tek şey benim. | Open Subtitles | أمرٌ غَرِيب ، فأنا الوحيد من بإمكانه أن يبقيه هنا |
| Onu burada tutan şeylerden biri, onu burada tutan ve seni zayıf kılan. | Open Subtitles | الشيءالوحيدالذييبقيههنا... يبقيه هنا ويبقيكَ ضعيفاً |
| - onu burada tutan bir şey var. | Open Subtitles | شئ ما يبقيه هنا |
| Bir şey Onu burada tutuyor. | Open Subtitles | لكنه ما زال في كاليفورنيا هناك شيء ما يبقيه هنا |
| Onu burada tutuyoruz çünkü çok eğlenceli. | Open Subtitles | نحن فقط يبقيه هنا لأنه متعة. ننظر إليه اذهب. |
| Onu burada bulundurduğunu bilmiyordum evde yani. | Open Subtitles | لم أعرف أنه يبقيه هنا في المنزل |
| Para olmadan Onu burada tutacak bir şey de yok. | Open Subtitles | وبدون المال لا شيء يبقيه هنا |