| Hayır, Öğle yemeğinde, efendim. | Open Subtitles | كلَا، إنَه يتناول الغداء يا سيدي |
| Kasiyer Öğle yemeğinde, benim olmak isterdiğim yerde. | Open Subtitles | الصرّاف يتناول الغداء حيث أريد أن أكون. |
| Özür dilerim. Bay Dunbar Öğle yemeğinde. | Open Subtitles | انا اسف , السيد دنبار يتناول الغداء |
| Harvard Üniversitesi rektörüyle yemekte. | Open Subtitles | عن الدكتور جوودمان؟ إنه يتناول الغداء مع رئيس جامعة هارفورد |
| Bay Harter yemekte, ama birazdan döner. | Open Subtitles | السيد "هارتر" يتناول الغداء لكنه سيعود سريعاً |
| Yine de, Amerikalılar tabak manyağına döndüşer, hatta öğle yemeği yiyen bilim adamları bile. | TED | الى الان لازال في أمريكا الكثير من مجانين الاطباق الفضائية حتى اشهر العلماء الذي كان يتناول الغداء |
| Öğle yemeğinde kim olmayacak? | Open Subtitles | من الذي لا يود أن يتناول الغداء معه؟ |
| Öğle yemeğinde kim olmayacak? | Open Subtitles | من الذي لا يود أن يتناول الغداء معه؟ |
| Bu arada, kız arkadaşınla birlikte Öğle yemeğinde. | Open Subtitles | وفيهذهالأثناءهو... يتناول الغداء مع حبيبتك |
| Öğle yemeğinde yalnız mıydı? | Open Subtitles | هل كان يتناول الغداء لوحده؟ |
| - Hayır, Agos Cary. - Öğle yemeğinde. Konferansla bağlanayım. | Open Subtitles | (لا (أغوس كاري- إنه يتناول الغداء سأقوم بضمه للإجتماع- |
| - Öğle yemeğinde. | Open Subtitles | إنه يتناول الغداء |
| Kendisi Öğle yemeğinde. | Open Subtitles | - إنه يتناول الغداء. |
| İçeride değil, yemekte olmalı. | Open Subtitles | إنه ليس هناك لا بد أنه يتناول الغداء |
| Kahvaltıdan beri yemekte. | Open Subtitles | يتناول الغداء منذ وقت الفطور |
| Eğer öğle yemeği desen belki inanırdım. | Open Subtitles | لو قلت بأنه لا يزال يتناول الغداء لصدقتك |
| Eğer öğle yemeği desen belki inanırdım. | Open Subtitles | لو قلت بأنه لا يزال يتناول الغداء لصدقتك |
| Orada öğle yemeği yiyen bir arkadaşım var ve ona denk gelmek istiyorum. | Open Subtitles | هناك صديق لي يتناول الغداء هناك عادة و أود ان أقابله |