"يتيح" - Traduction Arabe en Turc

    • verir
        
    • sağlayan
        
    • izin veriyor
        
    • sağlıyor
        
    • sayesinde
        
    • tanır
        
    • imkan
        
    • sağlar
        
    • tanıyor
        
    • teknolojisi
        
    bu da size, boş bir yer bulup, sisteminize karışmadan önce.. -- onları dışarı atmanıza yetecek kadar fırsat verir. Open Subtitles مما يتيح لك بعض الوقت للانفراد والقيام بالشيء الوحيد الآمن وهو إخراجها من جسمك
    Aynı şeyi bende tartışırım, sürdürülebilirliği sağlayan ne ise size daha yüksek yaşam kalitesi veren de aynı şeydir. Ve o da, yürünebilir bir yerde yaşamaktır. TED أود أن أجادل في نفس الشيء أن ما يجعلك استدامي أكثر هو ما يتيح لك نوعية حياة أرقى، وهذا العيش في حي متجوله.
    Dostlarının, üstüne atlamasına izin veriyor. Open Subtitles انه يتيح لأصدقائه بمعاشرتك ايثمل ويضربك ؟
    Bu da 4 Litre benzinle ortalama 270 km gidebilmemi sağlıyor. Open Subtitles بما يتيح معدل إستهلاك 167 ميلا لكل جالون محترق من الوقود
    Bu memeliler ancak uçabilmeleri sayesinde bu kadar uzaklara böylesine hızla ulaşıp, çok kısa süren bir bolluktan yararlanabilir. Open Subtitles إنها قوة الطيران فقط ما يتيح لهذه الثديـّات السفر بعيداً جداً وسريعاً جداً، حيث يُمكنهم جني هذا الحصاد في وقتٍ قصير.
    Dolayısıyla bu format, tek tip eğitim modelinden uzaklaşıp öğrencilerin çok daha kişiselleştirilmiş bir müfredat izlemelerine olanak tanır. TED إذن فالأسلوب يتيح لنا تجنب نموذج المقاس الواحد للجميع في التعليم ويتيح للطلاب اتباع منهج مخصص للفرد بصورة كبيرة.
    Sanat icra etmemize, biyo-teknolojiye, yazılıma ve bütün sihirli şeyleri yapmaya imkan tanıyor. TED إنه يتيح لنا أن للفن فرصة و التقنية الحيوية ، والبرمجيات وكل هذه الأشياء السحرية
    Neden bir insansız hava aracını tarayıcı bir radyo alıcısı ile donatıp, ormanın tepesinde belli şekillerde uçurmayalım, ki bu kullanıcı ya da operatörün bu radyo tasmalı hayvanların alanını uzaktan, ayağını ormana basmadan nirengi yapmasını sağlar. TED لماذا لا تجهز طائرة مع جهاز استقبال راديو ، وتطيرها في مساء الغابة في نمط معين مما يتيح للمستخدم أو المشغل إلى تحديد الموقع من أطوق تلك الحيوانات عن بعد دون الحاجة إلى نضع أقدامنا في الغابة.
    Ama bu süreç çok yavaştır, bu da sana odayı gazla doldurup kaçma şansını verir. Open Subtitles ولكن هذه العملية ستكون بطيئة جداً مما يتيح لك الوقت لمليء الغرفة بالغاز
    Banka, kasabanın diğer tarafında kalıyor, bu da bize şerifin yanlış raporu anlayana kadar bir saat verir. Open Subtitles المصرف على الجانب الآخر من المقاطعة مما يتيح لنا حوالى الساعة قبل أن يدرك المأمور أن رسالتى خاطئة
    Ona mahremiyet ve kontrollük sağlayan bir binaya ihtiyacı var mahkum transferi için kullanılan kapalı bir garaj olabilir... Open Subtitles ستحتاج لبناء يتيح الخصوصية و السيطرة مرأب مغلق ليتيح نقل السجناء ان كانت تنقل حياة مايف
    Korpus Kallosum, beynin yarım küreleri arasındaki iletişimini sağlayan bir bölgesi. Open Subtitles ,حسناً, هذا هو العضو الدماغي الذي يتيح لشطري ,الدماغ بالتواصل
    Metropolis'te olduğum zamanlarda kalmama izin veriyor. Open Subtitles انه يتيح لي البقاء هنا كلما أنا في متروبوليس.
    Baldwin, adam yakalanmış mı ya da başka bir şey olmuş mu diye vesikalıklara bakmasına izin veriyor. Open Subtitles بالدوين يتيح له النظر في طلقات القدح , انظر اذا امسك الرجل لشيء آخر.
    İnsanlık, bir makine yaratıyor ve bu makine yeni biçimlerde işbirliğine olanak sağlıyor. TED الإنسانية تبني الآلة، وهذا يتيح لنا التعاون بطرق جديدة.
    Akıllıca olan, sineğin onu çırpış biçimi. Bu da sonuçta sinir sistemince kumanda ediliyor ve sineklerin dikkat çekici uçuş manevraları yapmalarını sağlıyor. TED بل الشيء الذكي هو طريقة رفرفة الآجنحة و الذي بالطبع يتحكم به الجهاز العصبي، وهذا يتيح للذباب لأداء حركات جوية رائعة.
    Netflix sayesinde filmleri internetten izleyebileceğinizi biliyor muydunuz? Open Subtitles أتعلمون أن موقع نيت فليكس يتيح لنا مشاهدة الأفلام مباشرة على جهاز الحاسوب؟
    Bunun sayesinde söylediğin her şeyi ve bulunduğun yeri bileceğiz. Open Subtitles هذا يتيح لنا سماع كل شيء تقوله وتتبع مكانك
    Teorik olarak bu bilgi, nesneyi parçacık bileşenlerinden yeniden oluşturmamıza olanak tanır. TED ونظريًا، فإن الإحاطة علمًا بهذه المعلومات من شأنه أن يتيح لنا إعادة تكوين الجسيم مِن مكوناته الأولية.
    değil. Buradaki çekişme, kurumun imkan sağlayıcı tarafı ile, kurumun engel olma niteliği arasında. TED والتوتر هنا بين المؤسسة كشكل يتيح الفرص والمؤسسة كمعيق لذلك.
    Bu prosedür araştırmacıların, tam olarak hangi arıların çaprazlandığını kontrol etmelerine olanak sağlar ama bu kadar kontrolcü olmanın da TED يتيح هذا الإجراء للباحثين التحكم بتحديد النحلات التي يتم تهجينها لكن ثمة مخاطر لهذا الكم من التحكم
    CRISPR teknolojisi bilim adamlarına hücrelerdeki DNA yapısını değiştirerek genetik hastalıkları tedavi etme imkanı sunuyor. TED تتيح تقنية كريسبر للعلماء إجراء تغييرات على الحمض النووي والخلايا. ما قد يتيح المجال لنا لعلاج الأمراض الوراثية.

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus